Takvim Kızı Nisan - Audrey Carlan / Kitap Yorumu


Takvim Kızı serisini takip edenler için haziran ayında kötü haber geldi. Arkadya Bitter yani serinin yayıncısı yayın hayatını bitirdiğini duyurdu. Tüm seriler yarım kaldı ki çıkardıkları serilerin tümünü takip eden biri olarak ne kadar üzüldüğümü söylememe gerek yok sanırım. Ben de orijinal dilden okuyayım, yarım kalmasın düşüncesiyle bu seriden başladım. İlk kitaba bayılmıştım, ikincisi de kurgu olarak güzeldi, üçüncüsünü pek sevemediğimi yazımda da yazmıştım ama dördüncünün böyle olacağını tahmin etmemiştim. Bu da kötü gitseydi seriyi burada bırakacaktım ama nisan ayı kitabı cidden iyiydi.

Kitabı okumayı düşünenler buradan sonrasını okumasın. Spoiler içerebilir ve büyük ihtimalle de içerecek :)



Mia'nın sonraki ayını kiminle geçireceği, mart ayı kitabı sonunda ortaya çıkmıştı. Tabii ki muhtemelen yakışıklı beyzbol oyuncusu denince hemen herkes benim gibi düşündü ama hiç öyle bir şey değildi. Beyzbol oyuncumuz Mason beni fena halde şaşırttı. Bu kitapta Mia'nın oraya gitme sebebi Mason'ın kötüye giden imajını düzeltmekti. Oldukça kötü bir yaşam tarzı olan Mason'ın kariyeri sallantıda olduğu için PR ajansının aklına gelen bu fikirle imaj kurtarma çalışmaları yaptılar. Okuduğum çoğu bölümde yüzümden gülümseme hiç eksik olmadı. Geçen ayın kitabına göre kat kat iyi bir kitaptı. 

Mia'nın, Wes'i düşünüp başkalarıyla birlikte olması önceki kitaplarda oldukça sinirimi bozmuştu ama ne yalan söyleyeyim Wes'in de aynı şeyi yaptığını öğrenmek içimi rahatlattı :D Mia'nın bununla yüzleşmesi, onun kıskanması falan çok hoşuma gitti. Wes'i dinleyip yanında kalsaydı öyle olmazdı tabii biraz hak etti bence Mia bunu. Mason'ın annesinin anısına düzenledikleri müzayede farklı bir tat katmıştı ve bence en güzel olan da kitabın Meme Kanseri ile ilgili farkındalık aşılamasıydı. Sarışın güzelimiz Rachel'ı da unutmayalım. Saf halleri beni deli etse de kitaba ayrı bir renk katmıştı.

Alex'in kitapta yer alması hoş bir ayrıntı olabilirdi tabii karşılaşma anları o şekilde olmasaydı. Şubat ayı kitabındaki Mia'dan hoşlanmasam da Alex'in sergisine ilham olması ve o serginin yapılışı hoşuma gitmişti. Yine de Wes'i özleyip kıskanan Mia için nisan kitabında da olumlu düşünceler edinemedim. Tam iyi bir şey yapıyor derken batırmayı başarıyor. Mayıs kitabı hiç hoşuma gitmeyecekmiş gibi bir his var içimde. Umarım beni yanıltır. En erken önümüzdeki ay okuyabileceğim. Yine yorumum burada olacak. Şimdilik hoşça kalın.

Takvim Kızı - Ocak
Takvim Kızı - Şubat
Takvim Kızı - Mart

Son Yıldız - Rick Yancey / Yorum (5. Dalga #3)


Nihayet seriyi bitirdim. Beklediğim kadar iyi olmadığını kesinlikle söylemeliyim. Yazara en çok kızdığım nokta uzun uzun anlatılması gereken şeyleri kısa kısa yazıp geçmesi ve kısa yazması gereken şeyleri de uzattıkça uzatmış. Bu konu biraz sinirlerimi bozdu açıkçası. Ve o son... Öyle bitmesi mi gerekiyordu yani. Benim için hayal kırıklığı olan bir son kitaptı. İlk kitaptan itibaren puanlama yapmam gerekse 5. Dalga 5 puan, Sonsuz Deniz 4 puan, Son Yıldız 3 puan derim.


Sonsuz Deniz'de Hileci, Jilet'in fedakarlığı sayesinde Vosch'tan kurtulmuştu. 40 günlük özgürlükten sonra olayları çözmeye başlayan Hileci geri dönüp Vosch'un istediklerini yapmaya karar verdi. Vosch'un ondan istediği bir hata gözüyle bakılan Evan'ı Hileci'nin onlara getirmesiydi. Oldukça zor olan bu görev başarıya ulaşırsa Hileci ve diğerleri yaşamaya devam edebilecekti. Görevi kabul eden Hileci, sandığından çok farklı bir şey yapacağının farkında bile değildi. 

Kimseyi dinlemeyip Hileci ve Fincan'ı kurtarmaya giden Ben ve Gerzek için işler düşündükleri gibi gitmedi. O kısımlar bol bol aksiyon içeriyordu. Vosch'un planı ortaya çıktığında ve Evan ele geçirildiğinde Cassie ve Hileci tehlikeli bir plan yapıp uygulamaya koydular. Muhtemelen kitabın en okunası bölümleri onlardı. Evan, Vosch tarafından ele geçirildikten sonra durumun bildiğinden çok farklı olduğunu ve o andan sonra olacakları öğrendi. Bu noktadan sonra kitap aksiyonun doruklarında ilerledi ve cidden çok heyecanlıydı. Hileci ve Cassie'nin karargaha varması ve yaptıkları kesinlikle çok güzeldi. Bence o son olmasaydı ben bu kitaba 4.5'tan 5 puan verirdim :) 

Bu kitapta hoşuma giden az sayıdaki şeyden biri Cassie ve Ben arasında geçen konuşmalardı. Hileci, Cassie, Zombi, Sam, Evan gibi birçok karakterin gözünden olayları okuma fırsatı bulduk. Hep aynı karakterin anlatımıyla okuyunca az da olsa sıkılabiliyorum. Hep bu tarz anlatımı sevmişimdir. Farklı karakterleri analiz etme ihtimali de oluyor. Kitap okurken karakter analiz yapmayı sevenler muhtemelen beni anlayacaktır :D Konuyu dağıtmadan sona geleyim. Baştan güzel giderken sonradan kötüleşen bir seriydi. 5. Dalga'nın filmi olduğundan ve izleyip beğendiğimden bahsetmiştim ilk kitabın yorumunda. Filmlerin devamı gelmeyecek gibi duruyor ama gelirse filmin kitaptan daha başarılı ilerleyebileceğini düşünüyorum. Malum kitaplar filme uyarlanınca fazlasıyla değişime uğruyorlar. Serinin önceki kitaplarının yorumunu okumak için:

5. Dalga
Sonsuz Deniz

Kaleydoskop Kalpler - Claire Contreras / Yorum (Kalpler #1)


Herkese merhaba

Kaleydoskop Kalpler'in ilk bölümünü yayınevinin, adını hatırlayamadığım bir kitabında okumuştum. Kitabın sonuna kısacık da olsa eklenen bölüm ilgimi çekmişti ve bu kitabı 9.90 tl kampanyasında görünce hemen aldım. Çok bekletmeden de okudum. Oldukça merak ettiğim kitaplardan biriydi ve sonuç olarak sevdiğimi söyleyebilirim.

Estelle uzun zamandır nişanlı olduğu Wyatt'ı kaybetmiştir. Nişanlısının ölümünün yasını tutmuştur. Bir yıl sonraysa birlikte yaşadıkları evi satmaya razı olmuştur. Onu hiç unutmayacaktır ama akıl sağlığı açısından hayata kaldığı yerden devam etmek zorundadır. Evi sattıktan sonra abisi Victor'ın yanına kısa süreliğine taşınır. Eve taşındığı ilk gün kapıda görmeyi umduğu son kişi bile değildir Oliver ama orada Estelle'in karşısındadır. Victor'un en yakın arkadaşı olan Oliver, Estelle'in ilk kalp kırıklığıdır ve onun geçmişte kalmasına özen göstermezse daha da kırılacağının farkındadır. Onca hayal kırıklığı ve terk edilişin ardından yaptığı kalp şeklindeki kaleydoskopları sanat galerisinde satan Elle, bu kaleydoskopları yapma nedenini Oliver'ın ögrenmemesi gerektiğinin farkındadır ve bu sırrı arkadaşı Mia ile saklamaya devam edecek, Oliver'dan da kesinlikle uzak duracaktır.

Geçmişte yaşadıkları ona güçlü bir hale gelmekten başka bir şans bırakmamıştır. Bu gücü kazanabilmek uğruna çok şeyden vazgeçmesi gerekmiştir. Artık doktor olan Oliver'ın geçmişten gelen ve yakasını bırakmayan pişmanlıkların başında Elle gelmektedir. O, Elle'i nişanlandığı zaman kaybettiğini düşünerek çok üzülmüştür ama hayatın ona verdiği bu şansı kesinlikle iyi kullanacaktır. Tek korkusu Elle ile arasındaki bu şeyi Victor öğrendiğinde en yakın arkadaşını kaybedebilecek olmasıdır. Ve Oliver hem Elle'i hem Victor'ı kazanmanın bir yolunu mutlaka bulacaktır.

Oliver'ın geçmişinin etkisiyle yaptıgı hatalar ve onları onarmaya çalışması okunmaya değerdi. Genel olarak kendisine hep sinir olsam da çabalaması güzeldi. Estelle'in nişanlısının gölgesinde yaşadığı yıllardan sonra eski haline dönmeye çalışırken bir yandan da aklından ve kalbinden çıkaramadığı Oliver ile uğraşması hoştu. Mia ile arkadaşlıkları muhteşemdi. Ailenin bir araya geldiği zamanlar da kesinlikle okunasıydı. Her şeyiyle sevdiğim bir kitap oldu. Serinin ikinci kitabını da ilk fırsatta alıp okuyacağım. Hoşça kalın. 

Parazit - Jessica Shirvington / Yorum (Parazit #1)


Jessica Shirvington ile tanışmam yazarın İki Hayat Arasında kitabıyla oldu. Üzerinden yaklaşık olarak 3 yıl geçmiş ama kitabı bitirdiğimde düşündüklerim dün gibi aklımda. Şaşkın bir şekilde kalakalmış ve yazarın kalemine aşık olmuştum.

Evet, aradan yıllar geçti. Yazarın bir serisine başladım bu kez. Yine yazarın kalemine duyduğum hayranlık oradaydı. Şaşırtmacalar bende çok işe yaramadı çünkü konu itibarıyla nasıl desem tahmin edilemez bir son değildi. En azından ben kitabın ilk yarısında olayı çözmüştüm. Bu durum okuma keyfimi bozdu mu derseniz asla bozmadı. Çünkü her türlü kitabı okutan bir yazar var karşımızda :D Beni en heyecanlandıran kısım kitabın sonuydu. Yani nasıl devam edebileceği konusunda hiçbir tahminim yok ve bence 2. kitap serinin zirve kitabı olacak. İçimden bir his öyle diyor, umarım yanılmaz.

Konusundan biraz bahsedeyim. Olaylar 9 yıl önce herkesin mikroçip takmasını zorunlu kılan bir kanunun çıkmasıyla başlıyor. M-Corp isimli şirketin ürettiği bu mikroçipleri takmayanlar cezalandırılıyor. Zorunlu olarak herkesin kullandığı bu mikroçip hayatınızın her alanına dahil oluyor. Öyle ki ilişkilerinizde bile mikroçip söz sahibi oluyor. 18 yaşına gelince takılan Fera-tek ile kişinin etraftaki kişilerle uyumlu olup olmadığını tespit edebiliyor. Amaçsa herkesin gerçek eşlerini bulabilmesi. Her ay en azından 4 kişiyle değerlendirme yapıp kaydetmek zorunluluğunu da unutmamak gerek. Eğer bir ay içinde 4 negatif değerlendirme alırsa bu onun neg olduğunu gösteriyor. Yani uyumsuz. Bunun için rehabilitasyon adını verdikleri bir prosedür var ancak bu rehabilitasyondan çıkan kimse yok, kısaca o kişilere ne olduğu bilinmiyor.

Maggie, başkarakterlerimizden biri. 16 yaşındayken babası bir neg olması sebebiyle apar topar götürülüyor ve bir daha ondan haber alınamıyor. Abisi ve annesiye yaşamaya devam eden Maggie, babasına çok düşkün ve onlara yapılan bu haksızlığın intikamını almaya kararlı. Ve tabii ki babasını kurtarmayı düşünüyor. Bunun için yaptığı birçok şey var. Birilerinden bilgi elde etmek için onların sırlarını bulmak, dövüşlere katılmak gibi birçok şey yapmış. Nihayet 18 yaşına geldiğinde Fera-tek'i takılıyor ve Maggie, planını başlatıyor.

Quentin, M-Corp'un varislerinden biri. Kardeşlerin en küçüğü. Amerika'nın en seçkin lisesinde okuyor. Ivy adında bir sevgilisi var. Hayatı hep normal seyrediyor. Ta ki Fera-tek'i takılana kadar. Fera-tek'inden 3 olumsuz negatif değerlendirme alması duruma hiç yardımcı olmuyor ve bu noktada ,onun kurtarıcısı olan ve hiç tanımadığı bir kız devreye giriyor. Maggie.

Başkarakterlerimizin bundan sonraki hikayesi bol bol aksiyon içeriyor. Oyunlar, sırlar, beklenmeyen sonlar, nefret, aşk, kısaca ne ararsan var. Sonunu tahmin etmiş olsam da çok keyifli bir romandı ve uzun bir zaman geçtikten sonra serinin 2. kitabının çıkış tarihini yayınevi dün açıkladı. Panzehir, 11 Ağustos'ta satışta olacak. O zaman en kısa sürede okumak üzere diyeyim :)

Yazarın daha önce okuduğum İki Hayat Arasında kitap yorumu için TIK.

Ateşböceği Yolu - Kristin Hannah / Kitap Yorumu


Uzun zamandır Kristin Hannah okumak istiyordum. Özellikle kitap fuarı süresince yazarın hayranlarından bol bol övgü duyduktan sonra daha fazla ertelemem söz konusu olamazdı. Nihayetinde en çok sevilen kitap ile başladım. Ateşböceği Yolu, yazarın en çok sevilen kitabı diyebilirim. Devam kitabı ilk kitabın etkisini bırakamamış olsa da Ateşböceği Yolu, okuyanlar için hep ayrı bir yerde duruyor.

Kitabın konusundan kısaca bahsedeyim. Tully, büyükannesi ve büyükbabası ile yaşayan küçük bir kız. Annesi onu ailesine bırakıp gitmiş. Büyük sorunları olan bu anne döndüğünde Tully, her şey hayallerindeki gibi olacak sanıyor ve annesiyle gidiyor. Fakat hiçbir şey umduğu gibi gitmediğinde büyükannesinin yanına dönmek kaçınılmaz oluyor. Annesinin onu istemediği gerçeğiyle başa çıkmaya çalışan Tully, lise çağına geldiğinde annesiyle yaşamak için büyükannesine ait bir eve taşınıyor. Annesinin alkol, uyuşturucu kullanma durumu devam ederken Tully, dikkat çekici bir kız haline geliyor ve okuldaki popüler kız oluyor. Bir gece yaşadığı kötü bir olay onu karşı komşularının kızı Kate ile yakınlaştırıyor.

Kate, ailesiyle yaşayan ve yalnızlıktan yakınan liseli bir genç kızken hayatına aniden giren Tully ile genç olmanın avantajlarını yaşamaya başlıyor. Giyimi, tavrı ve daha birçok şeyini değiştiren Kate artık o yalnız olma modundan çıkıyor ve sosyal çevresi olan bir kız oluyor. Dostlukları ile dikkatleri üzerine çeken bu iki kız, birlikte gerçekleştireceklerini düşündükleri hayalleri kurarken, hayatın onlar için hazırladığı olaylardan habersiz bir şekilde yaşıyorlar.

Hayallerinin peşinden koşan Tully ve artık onunla aynı hayali paylaşmayan Kate arasında zaman zaman tartışmalar olsa da yıllar dostluklarını azaltmıyor. Yaşanan bir olaydan sonra 1 yıl konuşup görüşmeyen bu iki arkadaşın bir araya gelişi ve sonrası insanı ister istemez duygulandırıyor. Sanki gerçek bir hikaye okurmuş gibi okudum romanı. O kadar etkilendim ki yorumu yazabilmek için biraz beklemem gerekti. Her şeye rağmen arkadaşlığın kaldığı yerden nasıl devam edebildiğiyle ilgili muhteşem bir romandı. Devam kitabını da çok bekletmek istemiyorum ama bu ay için okuma listem dolu olduğu için önümüzdeki ay okumayı planlıyorum. Bakalım aynı hayal kırıklığını ben de yaşayacak mıyım?

Kristin Hannah'nın bundan başka birçok kitabı kütüphanemde bekliyor ve içimden bir ses eksikleri de en kısa zamanda alacağımı söylüyor. Siz de çok geç kalmadan bir tane Kristin Hannah kitabı edinin derim. Şimdilik hoşça kalın.

Temmuz - Biten ve Çöpe Giden Ürünler


Hemen hemen bir yıldır kozmetik-bakım yazısı yazmamışım. Kasıtlı yaptığım bir şey değildi ama fark ettim ki özlemişim :) Alışkanlıkla ara ara bitirdiklerimi kenara atmışım, gerçi arada çöpe gidenler de oldu. Yine de bu kadar ürün yeter bana diyerek yazısını yazayım dedim. 

Ürünlerin bazısını sonuna kadar kullandım ancak yaz temizliği yaparken süresi dolan bazı ürünleri ayırmıştım. Onları da hemen yazıya dahil ettim. Kullandığım ürünlerin süreleri konusunda oldukça hassasım. Zaman zaman tüm ürünleri elden geçirdiğim bir temizlik yapıyorum. Kalanlar bana yetiyor :) Şaka bir yana aklınızda tutmak zor geliyorsa bir ürünü ilk kez kullandığınızda üzerine ilk kullandığınız günün yer aldığı bir etiket yapıştırın. Bu şekilde tarihleri dolmuş mu kolayca anlayabilirsiniz.


Jane Iredale likit mineral fondöteni çok severek kullandım. Sürülünce verdiği hafif bronzluk fazlasıyla hoşuma gidiyordu. Cildimde aşırı kuruma olunca bir süre kozmetik ürünler kullanmayı bırakmıştım. O sırada bu güzel ürünü de kullanmadım ve sonra unutmuşum, bir köşede kalmış. Yaz temizliğinde elime gelince mecbur çöpe gideceklere ekledim. İlk fırsatta tekrar alacağım. Ben pek fondöten insanı değilim bu ürün daha çok renk veren nemlendirici gibi bir şey olduğundan tekrar alınacaklar arasına eklendi. 


Sephora ruju hiç bitmesin diye az az kullandım ama her güzel şey gibi o da bitti. Sevindirici olan durumsa artık Bursa'da Sephora mağazasının olması. Yenisini almak sorun olmayacak :) 

Pastel'in atmamak için oldukça fazla direndiğim ruju. Bu ruj için biraz süreleri aşmış bile olabilirim. Klasik rujlardan 24 numaralı bu rujun yenisini almak için arayışlarım sürüyor. Pastel'in sitesinde yok, umarım mağazalarda falan denk gelir.

Balmi lip balmı severek kullandım ama elimde çok fazla balm olduğu için tekrar almadım. Stoklarım bittiğinde alabileceğim bir ürün.

Rimmel Wake Me Up Göz Altı Kapatıcısı hakkında ne desem bilemiyorum. Çok fazla kullanma şansım olmadı çünkü ürünün sünger ucu koptu :D Bir açtım süngeri yok. Hala o anı hatırlayınca gülüyorum. Yine de burun yanı ve dudak kenarlarında kullanabildiğim kadar kullandım. Zaten göz altlarım için yeterli gelmemişti ve çizgilere doluyordu. Çok daha iyi kapatıcılar varken bunu tavsiye etmiyorum.

Loreal Lumi Magique Aydınlatıcı son zamanlardaki favorim. Yoğun makyaj yapmayı sevmiyorum. Göz altlarımda morluk yok, bu yüzden kapatma özelliği çok yüksek bir şey istemiyordum. Uzun zamandır yorgun görünümü azaltacak bir ürün arıyordum. Bu aydınlatıcı bana aradığım her şeyi verdi. İlk kullanımda memnun kalınca hemen yedekledim. Kapatıcı özelliği pek yok ama muhteşem bir aydınlatıcı olduğunu söyleyebilirim. Ben sadece göz altlarımda kullanıyorum ama siz aydınlatmak istediğiniz diğer bölgelerde de kullanabilirsiniz. Yazısı en kısa zamanda gelecek.


Ceradolin losyonu yaklaşık iki yıldır yaz kış kullanıyorum. Kuru cildim için muhteşem bir ürün. Yıllarca kullanacağımı düşündüğüm bir ürün. Su bazlısını tercih ediyorum çünkü yağ bazlı olanı sürüp dışarı çıkmalık değil. Su bazlısı hemen cilt tarafından emiliyor. Kuru cildinizden şikayetçiyseniz Ceradolin'i mutlaka deneyin.

Vivatinell Enjoy Güneş Kremi, içinde biraz daha ürün olmasına rağmen son kullanma tarihi dolduğu için çöpe gitti. Kullandığımda memnun kalmıştım. Yağlı ciltli olanlar pek memnun kalmamış ancak kuru ciltliyseniz tavsiye edebilirim.

Yves Rocher'nin Yüz Ferahlatıcı Spreyi'ni yedekli almıştım, 2.'si de bitmek üzere. Yaz aylarının vazgeçilmez ürünü. Buzdolabında durursa çok daha güzel oluyor. 


İpek'in pamuklarını hiç kullanmamıştım. Kare makyaj temizleme pedleri oldukça kullanışlıydı. Boyutları büyük olduğu için çok daha az pamukla tüm makyajımı temizleyebildim. Şimdi de yuvarlak pedleri kullanıyorum ve onlardan da memnunum. Çok fazla markanın makyaj temizleme pedlerini kullanmış biri olarak en iyisinin bu pamuk olduğunu söyleyebilirim. İnanılmaz bir yumuşaklığı var.

Gelelim Rituel de Beaute Burun Bandı meselesine. 2 yıl önce bu burun bandını almış, ilk kullandığımda da yazısını yazmıştım. Gel zaman git zaman blogun en çok okunan yazılarından biri oldu. 2 yıldan beri sürekli kullanıyorum. Daha önce denediğim birçok markadan daha iyi sonuç elde ettiğimi söyleyebilirim. Zaten ürünü alıp doğru şekilde kullanan herkes çok memnun. Fiyatı 4.95 tl idi yanlış hatırlamıyorsam. Yakınınızda Bim varsa bu ürünü hemen alabilirsiniz.

Cyrene Shea Yağı, yıllarca kullandım. Dudak ve yüz nemlendirmede, topuk ve dirseklerimde, ufak yaralanmalarda yaranın üzerine açıkçası aklıma ne geldiyse her yerde denedim. Ancak geçen gün fark ettim ki koku oluşmaya başlamış, kötü kokmuyor aslında ama emin olamadığım için çöpe atmak zorunda kaldım. İlk fırsatta yeniden alınacak.


Nevacare Nutritive 2 Fazlı Acil Bakım Sıvı Saç Kremi, bugüne kadar kullandığım en güzel saç ürünüydü. Ben ince telli saçlara sahip olduğum için saçlarımı taramadan önce mutlaka bu tarz bir ürün kullanıyorum. Tekrar almak için araştırmalarım sürüyor. Güvenilir bir alışveriş sitesi bulduğumda mutlaka yazıyı güncellerim. Ürünün yazısı için TIK

John Frieda Hacim Veren Şampuan, beni hayal kırıklığına uğratan ürünlerden biri. Aylardır kullanıyorum ancak hacimle ilgili hiçbir sonuç yok maalesef. Temizlemesi çok güzel. O açıdan çok memnunum ama vaatlerini yerine getiremiyor. Bu yüzden stoklarımı bitirince değişiklik yapacağım.

Otacı Kolay Tarama Spreyi memnun kalmadığım bir üründü. İlk olarak beni kokusu rahatsız etti. Koku hassasiyeti ve alerjisi olan bir insanın kullanamayacağı bir ürün. Zar zor yarısını kullandım, kalan ürünü de döktüm :(


Nivea Invisible Black & White Clear Deodorant, muhtemelen onlarca şişe kullanmışımdır. Çok memnundum ancak hayvanlar üzerinde deney yapmayan markalara geçme çabam sebebiyle bir süredir Nivea almıyorum. Stoklarımı bitirdim ve şu an Rossmann'dan aldığım Isana deodorantları kullanıyorum. Aşırı memnunum. Aklınızda bulunsun :)

Emotion Deodorant'ı özel olarak almadım. Bir ürünün yanında hediye gelmişti bana. Kokusu muhteşem. Ne yazık ki biten ürünler arasında yerini aldı. Marka araştırmasından sonra tekrar alınacak ürünler arasına alabilirim bu deodorantı.

Avon'un bu Mrs. Frosty Banyo Köpükleri'nden tarçın elma olanını almıştım ancak kokusunu hiç beğenmedim. Artık bozulduğu için mi öyle kokuyordu yoksa kendi kokusu mu öyle bilemiyorum. Hiç kullanmadan döktüm. Avon'un normal duş jellerinden ve banyo köpüklerinden şaşmamak gerek.

Çok severek kullandığım bir ürün daha. Seranem Vücut Bakım Şampuan'ı. Hafif kokusu, banyo sonrası vücutta bıraktığı his muhteşem. Tekrar almayı çok istiyorum ama fiyat olarak biraz pahalı. Şöyle esaslı bir indirime denk gelirsem sağlam bir stok yapacağım :) 

Benim son aylarda severek ve sevmeyerek kullandığım ürünler bunlardı. Bitirdiğim ürünleri çok biriktirmeden inşallah her ay bitenler yazısı yazmayı düşünüyorum. Bu ürünlerden birini kullandıysanız sevip sevmeme durumunuzu yorum olarak yazabilirsiniz. Böylece daha doğru sonuçlara ulaşabiliriz :) Sevgiler.