Sahte Romeo - Leisa Rayven / Kitap Yorumu (Starcrossed #1)


Sahte Romeo'ya basladığımda da bitirdiğimde de aynı şeyi düşündüm. Cidden abartıldığı kadar varmış. Burda bin tane alıntı paylaşmak istiyorum ama zamansızlıktan ötürü o kısma girmiyorum. Fazlasıyla çarpıcı cümle ve diyaloglar vardı romanda.

Ethan Holt ve Cassie Taylor, tiyatro okulunun seçmelerinde tanışırlar. Aralarındaki çekim ilk günden kendini belli eder. Birkaç ay sonra okula kabul edildiklerinde kısa sohbetler daha doğrusu didişmeler dışında pek konuşmazlar. Ethan kendi halinde takılmayı sevmekte ve Cassie özgürlüğünün tadını çıkarmaya çalışmaktadır. Sonra o yıl okulun sergileyeceği Romeo ve Juliet oyununa bu ikilinin seçilmesiyle işler yavaş yavaş çığırından çıkmaya başlar.

Kitap şöyle başlıyor. Cassie ve Ethan üç yıl önce ayrılmıştır ancak beraber oynayacakları oyun onları karşı karşıya getirir. Ethan pişmanlıklarıyla dönmüş Cassie'den bir şans daha isterken Cassie, aynı kalp kırıklığını birdaha kaldıramayacağını düşündüğünden Ethan'dan uzak durmayı seçer. Oyun provaları devam ederken bazı bölümlerde geçmişe giderek Ethan ve Cassie'nin tanışmasından itibaren tüm hikayelerini okuyabiliyoruz. Hele Cassie'nin günlüğünün olduğu bölümler dikkatle okunmalı 😀 

Bazı bölümlerde kahkahayla güldüm diyebilirim ve tabii ki bazılarında çok hüzünlendim. Hele Ethan'ın sonlara doğru Cassie'ye gönderdiği bir e-mail var. O e-mail'e bayılmayacak insan olduğunu sanmıyorum. Son olarak punto ufak olmasına rağmen inanılmaz akıcıydı. Son olarak +18 değil belki ama romanda cinsel içeriklerin fazlaca olduğunu belirtmem gerek. Eğer bu konuda hassasiyetiniz varsa tavsiye etmiyorum. Onun dışında kesinlikle okumanızı öneririm.

Yabancı Yayınları diğer kitap yorumları için TIK.

Tehlikeli Yalanlar - Becca Fitzpatrick / Kitap Yorumu


Tehlikeli Yalanlar yazarın okuduğum ilk kitabı. Neden okumak için üllemizde çıkan 6. kitabını bekledim hiç bilmiyorum. Fuarda bu kitabın ilk birkaç sayfasına baktığımda almaya karar vermiştim. Fazla bekletmeden okumak istedim. Böyle abartılacak bir kitap değil ama anlatım gayet güzeldi.

Stella, tanık koruma programına alınmıştır. Reşit olmasına üç ay vardır ve bu üç ayı Thunder Basin adında ufak bir kasabada yaşayan Carmina'nın yanında geçirecektir. Kasabaya ilk geldiğinde eski hayatından koptuğu için herkese kızgındır. Hiç alışık olmadığı bir düzene uymak zorunda olduğunu bilmek sinirlerini daha fazla bozar. Onun yüzünden başı belaya giren ve tanık koruma programına alınan sevgilisi Reed ile bir araya gelmek için bunlara katlanmak zorunda olduğunu kendine hatırlatır. Aradan zaman geçtikçe değişik duygular hissetmeye başladığı Chet'e hayatıyla ilgili yalanlar söylemek ve sır saklamak ağır gelmeye başlar. Reed ile ilgili öğrendiği gerçekler ve polislerden bile sakladığı olay gecesinin gerçek hali onu gitgide köşeye sıkıştırır. 

Az çok tahmin edilebilecek bir kurgusu var. Yazarın anlatımdaki başarısı olmasa sıradan bir kitap olurdu. Ben Stella'nın başlarda küçümsediği kasabaya alışmasını, Chet ile olan diyaloglarını, aradan hiç çıkmayan sırları okumayı sevdim. Stella'nın zengin, umursamaz bir çocuktan adım adım mutlu bir kız olmaya doğru gidişi, sevilmeyi ögrenme süreci gibi şeyler bana göre kitaptaki en önemli yerlerdi.

Anlatımın güzelliği dışında akıcı bir roman olduğunu da söylemeliyim. Başlayınca çok hızlı ilerliyor insan. Dediğim gibi muhteşem bir roman değil belki ama bir zaman kaybı da değil. Şimdi sırada yazarın diğer kitapları var. Tarz olarak farklı olduğunu bildiğim için Hush, Hush serisinden başlarım diye düşünüyorum. Şimdilik hoşça kalın.

Çarpılma - Colleen Hoover / Kitap Yorumu


Çarpılma, Colleen Hoover'ın okuduğum 2. kitabı. İlk Çirkin Aşk'ı okumuştum ve tek kelimeyle bayılmıştım. Bu kitabı da fuarda aldım ve hemen okudum. Açıkçası Çirkin Aşk kadar çarpmadı beni ama Çarpılma'nın ayrı bir havası vardı. 

Layken, 18 yaşındadır. Babasını kaybetmiş, annesi ve kardeşiyle başka bir eve taşınmıştır. Yeni evlerine geldiklerinde ilk tanıştığı kişi karşı komşusu Will'dir ve aralarında farklı bir çekim vardır. Will ve Layken'ın kardeşleri Caulder ve Kel hemen arkadaş olurlar. Will bir şiir tutkunudur ve Layken'ı haftada bir kez düzenlenen şair atışmasına götürür. Aralarında her şey güzel giderken birden keşfettikleri gerçek onların arasına girer. Aşklarını yaşamaları mümkün değildir ancak komşu olmaları ve hayatın bir şekilde onları sık sık karşı karşıya getirmesiyle her şey daha zor bir hal alacaktır.

Fazlasıyla akıcı bir romandı. Her ne kadar şiir kendi dilinde güzel olsa da çeviri hali de fena değildi. Tamamen duyguları açıklayan şiirler vardı. Birden fazla etkileyici sahne vardı. Spoiler olmaması açısından o kısımları yazamıyorum ama iki yerde gözlerimin yaşarmasına engel olamadım :( Biri Lake'in annesiyle ilgili bir sahneydi, diğeri de Eddie ile ilgiliydi. Okuyanlar muhtemelen hemen anlayacak. 

Aslında kitapla ilgili çok şey söylemek istiyorum ama spoi olacak diye tutuyorum kendimi. Okurken eksiklik duygusunu hep hissettim ama okuma keyfimi bozmadı. Serinin devam kitabı da bir an önce çıkarsa belki hissettiğim eksiklik orda açığa kavuşur. Her şeye rağmen gerçekten hayatı yansıtan bir romandı. Yazarın kitaplarında genelde bu var zaten. Gerçekçilik orda duruyor hep. Sırada Umutsuz ve Yeni Bir Umut var. Beklentim büyük bakalım övüldükleri kadar varlar mı? 

Çirkin Aşk yorumumu okumak için TIK

Hep Seni Aradım - Maria Duffy / Kitap Yorumu


William ve Donna aynı gün aynı hastanede doğmuştu. Donna'nın annesi bekar ve iki çocuklu bir kadın olmuş çocuklarını nasıl büyüteceğini düşünüyordu. William'ın annesiyse avukattı. İşkolik olabilirdi ve hatta annelikte tecrübesiz de olabilirdi ama asla çaresiz değildi. Hastaneden çıktığında onu bekleyen mutlu bir yuvası olduğunu biliyordu.

Kitap öyle güzel kurgulanmış ki bu ikili yani Donna ve William birbirlerine yakın yaşıyorlar. Birbirlerini sürekli teğet geçmelerini okuyoruz bol bol. Donna ve William 10 yaşında, 18 yaşında, 25 yaşında gibi başlıklarla okuyucu bilgilendiriliyor. William, zengin bir ailede rahat bir yaşam sürüyor. Onun hayaliyse ailesinin baskısından kurtulup dünyayı gezmek. En yakın arkadaşının intiharı ona kaybedecek zaman olmadığını fark ettirdiğinde hayalini kurduğu şeyi gerçekleştirmeye karar verir. Donna alkolik bir anne ve ona ebeveynlik yapan ablasıyla büyümüş ve artık bir işe girmiştir. Pastanede çalışmakta ve pasta süslemeleri yapmaktadır. Talihsiz bir kaza onu ailesinden ayırdığında elinde ablasının hayalini kurduğu bir dünya turu planı vardır ve ablası için bunu gerçekleştirmeye karar verir.

Burdan sonrası ikilimizin sürekli birbirine teğet geçmesi ve bu seyahatlerden birinde buluştuklarında da aslında buluşamadıklarını görmek okuyucuyu sinir hastası olmanın eşiğine getiriyor. Yazar neden böyke bir kurgu yapmış bilemiyorum. Sürekli ikilinin bir araya gelememesini okuyoruz ve bu durum bir süre sonra sinir bozuyor. Yani kıl payı birbirlerini kaçırmaları veya tam oldu derken yine araya yılların girmesi cidden benim okuma keyfimi azalttı. Sonunda da hiç olmayacak şeyler oluyor. Fuarda koşa koşa aldığıma değmedi malesef. Bu kurgudan çok daha iyisi çıkabilirdi bence. Yine de kitaptaki küçük ayrıntılar, göndermeler güzeldi ama sonunda bazı boşluklar kaldı. Ne bileyim bitirdiğimden beri daha güzel olabileceğini düşünüyorum. Sonuç olarak benim bu kitap için puanım 3.5/5 oldu. Herkese hayırlı kandiller.

Kül - Shani Petroff & Darci Manley / Kitap Yorumu


Kül inanılmaz bir romandı. Baştan sona merak içindeydim. Hatta bitirdiğim andan beri daha fazla merak içindeyim. O nasıl bir sondur öyle...

Öncelikle kitapta karakter bol. İlk başta hangisi asıl karakter anlaşılmıyor. Gerçi şunlar asıl demek pek doğru değil bu roman için. Her karakterin bir oluş sebebi var. Kısaca konusundan bahsedeyim.

En alt tabakanın Kül olduğu 7 farklı halka var. Bir de bu 7 halkaya ek olarak Renksizler var ve devlet bu Renksizler'i kontrol altında tutmak istediği için onlara yüksek vergiler koyuyor. Böylece aileler vergiyi ödeyemeyeceği için onları güvenli bölge olarak belirlenen yere göndermek zorunda kalıyor. Tüm bebekler doğduğunda kaderleri belli oluyor ve halka ataması yapılıyor. Renksiz olarak kitapta yerini almış karakterimiz Dax. İki abisi mor(en üst halka) ve ailesi sarı halkada yaşıyor. Dax, ailesiyle yaşayan ender Renksizlerden. Bu da onlara pahalıya patlıyor. 

Abilerinden biri kader uzmanı olan Link. Link'in geleceğin bakanı Madden ile geçmişte yaşadığı bir ilişki var. Diğer abi Aldan, bir atlet ve kader gününde onun başına gelen şey bazı şeyleri tetikliyor. En önemlisi de Madden ve Dax ile ilgili olan sır. Hele kitabın sonunda öğrendikleri şey insanı meraktan çatlatır.

Eminim karakterlerin bir kısmı serinin devam kitabında daha fazla önem kazanacak. Ancak bu kitabın asları yukarıda saydıklarım haricinde Sol, Hortlaklar(Zane, Oena, Thom,Raze) ve Aya. Daha merak ettiğim kişiler var tabii ki ama diğer kitabın yorumuna saklayacağım onları. Umarım az çok anlatabilmişimdir çünkü okuyacaklar için tadı kaçsın istemiyorum. Kesinlikle okunması gereken bir kitaptı. Yazarların kalemine bayıldım. Konusuyla, cümleleriyle benzerlerinden ayrılmayı başarmışlar bence. Son okuduğum kitaptaki hayal kırıklığından sonra Kül çok iyi geldi. Umarım devam kitabı hemen çıkar.

Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında - Haruki Murakami / Kitap Yorumu


Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında okuduğum 2. Murakami kitabı. İlk okuduğum kitap 1Q84'tü ve bazı tekrar kısımlar biraz bunaltmıştı. Çözmeye çalıştıkça kitapta kaybolmuştum ve aklımda sorularla kapamıştım kitabın kapağını ve şimdi bu romanı okuduğumda anladım ki Murakami düşündürmeyi ve okuyucuyu sorularla başbaşa bırakmayı seviyor. Yine aynı şey oldu. Açık uçlu bir son yazmış. Nereye çekmek istersen çekebilirsin.

Hacime, sıradan bir hayat yaşamaktadır. Evli ve iki kız çocuk babasıdır. Sevilen iki caz kulübünün sahibidir ve dışarıdan bakıldığında sorunsuz bir hayatı vardır ve mutludur. Yaşı 30'ların sonlarına doğru geldiğinde yetersizlik hissi doruklara ulaşır. 25 yıldan beri görmediği çocukluk aşkı Şimamoto ve gençlik yıllarında fena şekilde üzdüğü İzumi ile olan anıları ara ara onu yoklamaktadır. Yağmurlu bir gecede yıllardır aklından çıkmayan Şimamoto bütün güzelliğiyle karşısına çıkıverir ve artık Hacime, neyin eksik olduğunu anlamaya başlar.

Mutlu sonlara inananlara göre değil bu kitap. Gerçek hayatı yansıttığını düşünüyorum ben. Her son mutlu bilmiyor ki bunu çoğumuz biliyoruz. Karar vermekte bocalayan Hacime, aklı ve kalbi arasında gidip gelir. Bir yanda kızları ve eşi diğer tarafta yıllarca özlemini çektiği çocukluk aşkı. Seçimini yapar ancak sonuç istediği gibi olacak mıdır?

Hacime, kendi içinde hep bir hesaplaşma halinde. Çocukluk yıllarından 30'laròn sonuna kadar yaptıkları onu bu hesaplaşmayı bitirmekten alıkoyuyor. Kitabı bitirdiğimde aklımda öyle çok soru vardı ki... Mesela İzumi ne oldu? Hacime ailesiyle mutlu olarak yaşayabildi mi? Şimamoto ne oldu? Bu ve benzer onlarca soru kaldı aklımda. 

Murakaminin kalemini bu romanda daha çok sevdim ve tarzına daha çok alıştım. Bundan sonrakilerde sonlara daha hazırlıklı olacağıma eminim. Yeni yazılarda görüşmek üzere... Hoşça kalın.

1Q84 yorumumu okumak için TIK.