Sana Kapıldım - Laurelin Paige / Yorum (Fixed #1)


Orijinal İsim: Fixed on You
Yazar: Laurelin Paige
Yayınevi: Elf Yayınları
Çevirmen: Melek Golden
Sayfa: 350
Baskı Yılı: 2014

Alayna Withers, 26 yaşında, New York Üniversitesinden dereceyle mezun olmuş. İşletme yüksek lisans yapmış. Bir kulüpte barmenlik yapıyor. Ailesinden kalan tek kişi abisi, onunla da problemli bir ilişkileri var. Borcundan nasıl kurtulacağını düşünen Alayna, ilk görüşte çekimine kapıldığı Hudson Pierce'in teklifini kabul edecek mi?

Hudson Pierce, 29 yaşında, zengin, yakışıklı, Alayna'yı seminerde görüyor. Teklifi net. Romantik ilişkilerin adamı olmayan ve evlenmeye hiç niyetlenmeyen Hudson, işine aşık ve hayatından memnun. Alayna ile aralarındaki çekim göz ardı edilecek gibi değil.

Bu tarz içinde başkasına benzetmediğim tek kitaptı. Birbirini tekrar eden romanlardan öyle bıkmıştım ki buna da önyargıyla başladım ancak tadında kalması ve farklılığıyla beğenimi kazandı. Akıcıydı da. Mükemmel bir hikaye değildi belki ama gereksiz uzatmaları olmayan, sade anlatım kullanılmış, her şeyin dozunda olduğu bir romandı. Okurken tek sinir olduğum yanlış kullanılan noktalama işaretleri oldu. Onun dışında beklediğimden güzeldi.

Rebul Olive El ve Vücut Losyonu


Herkese merhaba

Soğuk mu soğuk bir kış yaşadığımız bu günlerde en çok ihtiyacımız olan nemlendirme dedim ve losyon yazısı ile karşınızdayım.

Rebul'un kolonyaları dışında kullandığım ilk ürünü bu losyon oldu. Yaz başında almıştım losyonu ama kullanmak ancak nasip oldu. 


Nemlendirme açısından harikalar yaratmasını beklemeyin ama hiç nemlendirmiyor demek de haksızlık olur. 4-5 TL gibi bir fiyata satılıyor+parabensiz bir ürün. Mis gibi bir kokusu var koku hassasiyetim olmasına rağmen hiç rahatsız etmedi beni. Sürdükten sonra kısa sürede emiliyor ve yağlı bir his bırakmıyor. Bana göre fiyatının hakkından fazlasını veriyor.

Ben losyonu sadece ellerimde kullandım yani vücut için kullanımıyla ilgili bir şey söyleyemem. Geceleri ellerime sürüyor ve o mis gibi kokuyla uyuyorum. 

Şişesi de çok tatlı. Pompalı şişeler bir defada gerekli ürünü sağladıklarından bu tarz şişeye sahip ürünler uzun ömürlü oluyor. Sanırım losyon ile ilgili söyleyeceklerim bu kadar.


imPress Takma Tırnak BIP130 - Pembe


Herkese merhaba

İmPress takma tırnaklar/ojeler pratikliği ile beğenimi kazandı. Kullanımı çok kolay.

Tüm tırnaklarınıza uyacak şekilde tırnakları hazırlıyorsunuz. Yapıştırmadan önce yağdan arındırmak için kutudan çıkan temizleme mendili ile tırnakları siliyorsunuz. Takmadan önce yapışkanını çıkarıp hemen tırnağınıza yapıştırıyorsunuz. Ve kullanıma hazır.

Çıkarmak istediğinizde ise tırnaklarınızı bir süre ılık suda bekletip takma tırnağın kenarından tutarak yavaşça çekiyorsunuz veya pamuk yardımıyla kenarlara aseton sürerek de çıkarabilirsiniz. Ben suda beklettim ve hiç zorluk yaşamadım. 

Kullanıma bağlı olarak 1 haftaya kadar tırnakta kaldığı iddia edilse de rahatça kullanılacak süre max. 3-4 gün. Yapı olarak kalın bulduğumu söylemeden geçemeyeceğim, biraz daha ince olsa daha hoş duracağından eminim. Tırnak uzatamayanlar veya kısa tırnak kullananlar için tırnakların boyunu ideal buldum. Yapay bir görünüm olmuyor en azından. 

Gelelim kutunun içinden neler çıktığına?

24 adet takma tırnak, temizleme mendili, mini kağıt törpü.




Tırnakta nasıl duruyor derseniz aynen şöyle duruyor :)



imPress takma tırnak deneyimim böyleydi. Sürekli kullanıyorsanız birkaç gün rahatlıkla idare edebilecek bir ürün. Fiyatı biraz yüksek evet ama indirimde yakalanırsa gayet uygun fiyata alınır. İndirimle birlikte alınıp kullanılabilir diye düşünüyorum. Pratikliğe önem verenlerin aklında bulunsun.

NOT: Artık Gratis'lerde satılıyormuş. Temin etmek açısından güzel bir haber.

İki Hayat Arasında - Jessica Shirvington / Yorum


Orijinal İsim: Between the Lives
Yazar: Jessica Shirvington
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Çevirmen: Aslı Tümerkan
Sayfa: 320
Baskı Yılı: 2014

Sabine, 18 yaşında, iki farklı hayat yaşıyor. Gerçek anlamda iki hayat. Aynı günü iki hayatında da yaşıyor. Bunu yıllardır tekrarlamak onu fazlasıyla yıpratmış. Tek bir hayatta devam etme şansı olup olmadığını öğrenmeye çalışıyor. 

Wellesley'de yaşadığı hayatta zengin, havalı, iyi şekilde eğitim alan, prenses edasında bir Sabine var karşımızda. Anlayışlı anne babaya ve hiç anlaşamadığı iki abiye sahip. Kızların peşinden koştuğu ama kendisine bir şey hissettirmeyen Dex ise onun sevgilisi. 

Roxbury'de yaşadığı hayatta maddi zorluklar çeken, biraz asi olan evin büyük kızı Sabine var karşımıza. Tesadüfen yaşadığı bir kazada bazı şeylerden şüphelenen Sabine, kendinde bazı deneyler yapar ve bu deneyleri ailesi fark edince klinik onun için kaçınılmaz olur. Aralarında müthiş bir çekimin olduğu Ethan tam bu noktada devreye girer. Ethan eğer böyle bir şey yaşıyorsa iki hayatın kıymetini bilerek onları en iyi şekilde değerlendirmesi gerektiğini anlatmaya çalışır. Peki Ethan'ın sırrı yok mu derseniz ohooo o da Sabine'den aşağı kalmaz sır konusunda :) Ama bu sır bir son mu yoksa başlangıç mı onu okumadan bilemiyorsunuz işte :D

Sonuna kadar acabalarla okuduğum bir romandı. Kurgusu fazlasıyla hoşuma gitti. Akıcı olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Kitaba başladım ve bir baktım bitmiş. Elimden bırakamadan okudum desem yalan olmaz. Farklılık arıyorsanız İki Hayat Arasında sizin için biçilmiş kaftan. Sonu nasıldı derseniz tam bir son gibi değildi. Seri olmadığından (ki olsa iyi olurmuş) eksikleri hayal gücümle tamamlamak zorunda kaldım :) 

Aşık Kim - Vefa Enver / Yorum


Nehir, 22 yaşında, kendi halinde yaşayan bir kız. Aşk hayatı berbat. Kimi sevse platonik durum söz konusu olmuş. İkizi Irmak ile yakın bir ilişkileri yok. Hiç benzemeyen bu ikizlerin sakin olanı Nehir. Zaman zaman ikizinin güzelliğini kıskanıyor. Kendisi esmer tenli, siyah saçlı olduğundan kardeşinin açık ten rengini ve sarı saçlarını beğeniyor. Kendi tabiriyle Irmak gündüzken o gece :) Kuzeni Oğuz Nehir'i, Irmak'ı ve Nehir'in en yakın arkadaşı Sezin'i Uludağ'da gideceği bir yılbaşı partisine götürüyor. Nehir için karmaşa tam da o partide başlıyor.

Mert Karabeyli, 32 yaşında, sosyetenin hızlı çapkınlarından. Türkiye'nin en büyük inşaat firmasının varisi. Mert, Uludağ'daki otellerinde yılbaşı partisi veriyor. Çok yakışıklı bir adam ama bir o kadar soğuk görünümlü.

Anlayacağınız üzere Nehir ve Mert arasında bir aşk filizleniyor. Mert fazlaca aşık bir adama dönüşürken, kendi peri masalını yaşamanın hayallerini kuran Nehir ise söz konusu Mert olunca korkularını yenemiyor. Tam bir komediydi halleri.

Romanda yan karakterler fazlaydı. Oğuz, Beren, Irmak, Can, Sezin, Volkan. Daha fazlası da var ama ön planda olan karakterler bunlardı. Karakter fazlalığını sevdiğimden okumanın keyfini arttırdığını düşünmekteyim.

Vefa Enver'in okuduğum 3. romanıydı. Bu üç roman ile kıyaslama yapmam gerekirse en güzeliydi diyebilirim. Kurgusunu beğendim. Özellikle maskeli balo romana farklılık katmış. Akıcılığı gayet güzeldi. Diğerlerinde olduğu gibi bu romanda da elimden bırakamadım bitene dek. Benim olumsuz baktığım tek nokta yılbaşı balosuna giderken kızlara bekar erkekleri tavlamaya gidiyormuş havası verilmiş olmasıydı. Onun dışında her şey olması gerektiği gibiydi.

Hiçliğin Kıyısında - J.A. Redmerski / YORUM (The Edge of Never #1)


Orijinal İsim: The Edge of Never
Yazar: J.A. Redmerski
Yayınevi: Ephesus Yayınları
Çevirmen: Süreyya Çalıkoğlu
Sayfa: 472
Baskı Yılı: 2014

Merhaba

Son zamanlarda güzel romanlar okuyor ve tabii ki güzel yazılar hazırlıyorum. İşte çok hoşuma gidenlerden biri daha :)

Camryn, 20 yaşındadır. Genç yaşında arka arkaya aldığı darbeler onu yormuştur. Sevgilisi Ian'ın trafik kazasında ölmesi, anne-babasının boşanması, abisinin hapse girmesi ve son olarak çocukluktan itibaren en yakın arkadaşı olan Natalie'den aldığı darbe onu ölen sevgilisiyle hayalini kurduğu çılgınlığı yapmaya zorlar. Kimseye haber vermeden çantasına attığı birkaç parça eşyayla nereye gideceğini kendisinin bile bilmediği bir yolculuğa başlar. Peki bu yolculuk ona neler getirecektir?

Andrew, 25 yaşındadır. Camryn ile yolları kesiştikten sonra içinde değişen şeyler olduğunu fark etmeye başlar. Camryn'in yaralarını gördükten sonra amacı ona hayatı kimseyi umursamadan nasıl yaşayacağını öğretmek olur. Peki kendi sırları ne olacaktır?

Yazarın kurgusunu çok beğendim. Akıcı bir romandı. Sade bir anlatım kullanmış ve iyi ki öyle yapmış. 

Cam'in sınırını aşan sorunlara verdiği tepki, Andrew'nin kendi içindeki çatışmaları, yolculuk sonrası hayatın belirsizliği ve bunun karakterler üzerindeki etkileri hepsi tek kelimeyle gerçekçiydi. Umut veren romanları hep sevmişimdir. Hiçliğin Kıyısında bu özelliğiyle benden tam not aldı. Yazar tabii ki takip ettiğim yazarlara eklendi :) Şimdilik hoşça kalın.

ARKA KAPAK

Yirmi yaşındaki Camryn, alışılmışın dışında bir yaşam tarzı düşlemektedir. Fakat başına gelen trajediler bu yaşamı kendisinden zorla çekip alınca, ilk bulduğu otobüse atlayarak varış noktasını bilmediği bir yolculuğa çıkar. Çıktığı bu kendini yeniden keşfetme yolculuğunda, kendisi gibi nereye gideceğini bilmeyen, Andrew Parrish adında biriyle tanışır. Fakat Andrewun da bazı karanlık sırları vardır…
Andrew yolculukları esnasında Camryne kimseye bağlı kalmadan, içinden geldiği gibi yaşama, en derin ve kuytu arzularına teslim olma sanatını öğretir. Ancak Andrewun ondan gizlediği sır yolun sonunda kendisini beklemektedir. Bu sır ikiliyi bir araya getirebilecek midir, yoksa onları sonsuza dek birbirlerinden ayrılmaya mı mahkûm edecektir?

"Hiçliğin Kıyısında mı? Muhteşemliğin Kıyısına ne dersiniz? Çünkü şu anda tam olarak bu durumdayım."
-USA Today-

Kırmızı Pazartesi - Gabriel Garcia Marquez / YORUM


Orijinal İsim: Cronica de Una Muerte Anunciada
Yazar: Gabriel Garcia Marquez
Yayınevi: Can Yayınları
Çevirmen: İnci Kut
Sayfa: 111
Baskı Yılı: 2014

Babası Arap olan Santiago Nasar'ın öldürülmesini konu alan bu romanda öldürülme süreci ve nedenleri ayrıntılı olarak işlenmiş. Kısa bir roman olduğundan fazla detay vermek istemem ancak diğer Marquez romanları gibi bu da oldukça ilginçti. İlk sayfada olayı verilip devamında sürecin nasıl işlediği yazılmış.

Yüzyıllık Yalnızlık'tan Albay Aureliano Buendia'nın adının geçmesi hoşuma gitti. Marquez bir şekilde kendi çevresinden esinlendiği şeylerden oluşturmuş romanlarını. Bu romanda da çocukluğunu geçirdiği yerde işlenen bir cinayeti kendi ağzından yazmış. Hatırladığı şeyler dışında o dönemde orda yaşamış kişilerle görüşmüş. "Büyülü Gerçekçilik" akımını bu kitapla tam anlamıyla kavradığımı düşünmekteyim.

Angela Vicario ve Bayardo San Roman'ın düğünü ve düğün sonrası sürecin Santiago Nasar'ın ölümüyle ilişkisi, çevrede yaşayanların olaya tepkileri bana çok ilginç geldi. Sırada yazarın en merak ettiğim romanı Kolera Günlerinde Aşk var. Umarım yakın zamanda okuyabilirim.

Yazar Hakkında Kısa Bilgi

Nisan 2014'te aramızdan ayrılan Gabriel Garcia Marquez, büyülü gerçekçilik akımının öncülerindendir. Kolombiyalı yazarın yayınlanmış ilk eseri 1955 yılında basılan Yaprak Fırtınası'dır. 1982'de Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanmıştır.

Büyülü Gerçekçilik nedir?

Normal ya da gerçekçi kabul edilen sanat akımlarında olmaması gereken sihirli ve mantık dışı öğeleri içeren sanat akımı.

ARKA KAPAK

Kolombiyalı büyük yazar Gabriel García Márquez'in 1981'de yayımlanan yedinci romanı Kırmızı Pazartesi, işleneceğini herkesin bildiği, engel olmak için kimsenin bir şey yapmadığı bir namus cinayetinin öyküsü. Hem Kolombiya'da, hem de yayımlandığı dünyanın dört bir yanındaki pek çok ülkede sarsıcı etkileri olmuş bir roman. Usta yazar, çocukluğunu geçirdiği kasabada yıllar önce yaşanmış bir cinayet olayını aktarıyor. Romanın kahramanı Santiago Nasar'ın öldürüleceği daha ilk satırlardan belli. Kırmızı Pazartesi, yalnızca bir cinayetin arka planını değil, bir halkın ortak davranış biçimlerinin potresini de çiziyor. Böylece, sonuna dek ilgiyle okuyacağınız bu kısa ve ölümsüz roman, bir toplumsal ruhçözümü niteliği de kazanmış oluyor.

*** Bilgi için yararlandığım kaynak Vikipedi. Detaylı incelemeyi ordan yapabilirsiniz.

Beemy Honey Nemlendirici Krem


Kış mevsimine şunun şurasında ne kaldı. Her ne kadar tüm mevsimlerde nemlendirici kullanmamız gerekse de biz sadece sonbahar - kış aylarında düzenli kullanıyoruz. Tüm mevsimlerde cildimiz neme ihtiyaç duyuyor. Özellikle yazın güneşe maruz kalan tenimize muhakkak kullanmalıyız. Şimdi gelelim benim bir süredir kullandığım ve beğendiğim nemlendiriciye.


Beemy Honey nemlendirici krem oldukça merak ettiğim ama çekimser yaklaştığım bir üründü. Lila Kutu'da indirimi görünce dayanamayıp almıştım. İyi ki almışım. Koku hassasiyeti olanlar rahatsız olabilir belki ama beni rahatsız etmedi hiç, mis gibi bal kokuyor :) Sürerken az miktarda ürün yetiyor. Cilt tarafından çabuk emiliyor. Nemlendirmesi benim için yeterli geldi. Cildim hassas ve karma. Bazı nemlendiriciler kaşıntı falan yapabiliyor bende bunda öyle bir şey yaşamadım. 


Pompalı şişesi de avantajlı. Bir fıs genelde bana yetiyor. Kuru bölgelere daha fazla, normal bölgelere daha az sürmek yetiyor. Kullanımına gelince gündüz ve gece temizlenmiş cilde uygulanıyor. Tüm cilt tipleri kullanabiliyor. Parafin, paraben, silikon, SLS, SLES, PEG, PPG içermiyor ki bu benim için çok önemli. Nemlendiriciyi ihmal etmeyin olur mu? Hoşça kalın.

Kuşlar Öterken - Evie Wyld / Yorum


Orijinal İsim: All the Birds, Singing
Yazar: Evie Wyld
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Çeviri: Arzu Altınanıt
Sayfa: 288
Baskı Yılı: 2014

Jake Whyte, geçmişinden kaçabilmek için İngiltere'den aldığı bir çiftlikte koyunları ve köpeğiyle birlikte hemen hemen çevreden izole şekilde yaşayan bir kadındır. O sakin şekilde yaşamını sürdürürken koyunlarının öldürülmeye başlanmasıyla korkuları tetikleniyor. Öldüren canlıdan hiçbir iz bulamıyor.

Sona doğru gizemlerin bir kısmı çözülüyor özellikle Jake'in neden kaçtığını anlıyoruz ancak hala açıklığa kavuşmayan, düşündüren bölümler var. Jake'in kaçtıklarından sadece biri Otto denen yaşlı ve sapkın adam. Okurken karakterden nefret etmeniz garanti. Yaşadığı kötü hayattan kurtulmak isteyen Jake, Otto'nun yanında da huzuru bulamamış hatta daha bile kötü bir hayat yaşamış. Otto'dan kaçışı ve sonrası ise çok gizemli. Kitabın her yanı gizemli aslında öyle diyeyim siz anlayın :)

Ciddi anlamda ilginç olan 3 ödüllü bu roman bölüm bölüm yazılmış. Geçmiş, yakın geçmiş, şimdi gibi karışık bölümler birbirini takip ediyor. Hüzünlü bölümler olsa da gerilimli kısımlar da mevcut. Jake'in hayatını okudukça kötülüklerden kaçarken daha kötülerin eline düşmenin nasıl bir şey olduğunu görüyorsunuz.

Adının hakkını veren bir romandı. Çeşit çeşit kuş ve çeşit çeşit kuş sesiyle donatılmış :) Bu kısımlar çok hoşuma gitti.

Son Kurtadam - Glen Duncan / Yorum (Son Kurtadam #1)


Orijinal İsim: The Last Werewolf
Yazar: Glen Duncan
Çevirmen: İlbay Kurtoğlu
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa: 424
Baskı Yılı: 2014

Jake Marlowe, 200 yaşını aşmış, dünyadaki son kurtadam. Ancak bu durumdan mutlu değil ve sürekli oluş nedenlerini sorguluyor. Ölmenin onun için daha iyi olacağı düşüncesini taşıyor. Onu öldürmeye çalışan bir avcı var. Bu avcı DOKET denen gruba bağlı ve Jake'in ölümünün efsanevi olması gerektiğini düşünüyor, kendisi ise büyük bir kahraman olacak. Bu nedenlerle birkaç noktada Jake'e yardım ettiği bile oluyor. Jake ise hiçbirini umursamıyor. Hayatını kurtardığından beri en yakın daha doğrusu tek yakın arkadaşı olan Harley bile onu düşüncelerinden vazgeçiremiyor.

DOKET dışında Jake'in peşinde vampirlerden oluşan bir topluluk da var. Onların amacı ise sağ şekilde Jake'i ele geçirmek. Tabii ki onlarında bazı planları var.

Tüm bunlar devam ederken Jake'in karşısına bir kadın çıkıyor ve bu kadın Jake'te fazlasıyla değişikliğe yol açıyor. 34 yaşındaki Talulla'dan sonra olaylar oldukça karmaşıklaşıyor ama aynı zamanda da heyecan hep en üst seviyede :)

Sonu kesinlikle beklemediğim gibiydi. Şok oldum. İkincisinde neler olabilir diye düşünüp durur haldeyim. Fazla detay vermek istemem ama Talulla'dan sonra gerçekten tempo yükseliyor. Başlarda biraz sıkıcı geldi bana ama tempo arttıkça merakla okudum. Bu arada arka kapaktaki vampir kitapları hep vardı ama kurtadam romanı sahipsiz kalmıştı yazısına bayıldım :) Düşününce de hak verdim. Neyse konuyu dağıtmadan çeviriyi ve redaksiyonu beğendim. Hafif hatalar vardı tabii ki ama okumayı etkilemedikten sonra önemli değil. Romanın kapağı da hoştu. Gizemli bir hava katmış.

Tatlı Sır - Jamie McGuire / Yorum (Maddox Kardeşler #1)


Orijinal İsim: Beautiful Oblivion
Yazar: Jamie McGuire
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Çevirmen: Boran Evren
Sayfa: 368
Baskı Yılı: 2014

Aylardır beklediğimiz seriye nihayet kavuştuk. Fuar bombalarından biri olan bu roman gerçekten de bomba etkisi yaratacak olaylar ile örülmüş.

Trenton Maddox, Maddox kardeşlerin 2. si. Babasıyla yaşıyor. Dövmecide çalışıyor. Bir sürü dövmesi var. Kaslı, seksi, onu daha da çekici kılan gamzeleri var. 2 yıl önce geçirdiği kazanın etkileri halen sürerken günlük ilişkiler yaşıyor. Çapkınların kralı olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Aynı liseden mezun olduğu çocukluk aşkı Cami'yi bir akşam barda tek başına otururken görüyor ve oyun başlıyor.

Camille Camlin, 21 yaşında, üniversitede okuyor. Arkadaşı Reagen ile ayrı bir evde yaşıyorlar. Özgürlük onun için önemli. Çocukluğu ve ailesiyle yaşadığı ev onun için yaralarla dolu. Okul dışında Red Door'da barmenlik yapıyor. 3 erkek kardeşi var ve belalara alışık bir kız. Biraz erkeksi kendi tabiriyle erkekler onu seksi bulmuyor. Gizemli bir işi olan ve Californiya'da yaşayan T.J ile 6 aydır devam eden bir ilişkisi var ancak aylarca uzak kalmak ve sevgilisinin yoğun işi sayesinde fazla konuşup mesajlaşamamaları onları yıpratıyor. Ve bu süreçte Cami'nin hayatına aniden Trent giriyor.

Travis'i okumak keyifliydi ama Trent daha iyi kurgulanmıştı sanki. Hafiften Travis - Abby aşkına da yer verilmişti. Özellikle Travis'in Cami'nin çalıştığı bara gidip ona danışması hoşuma gitti. Aaa bu karakter şu romanda da vardı demek ki bu oymuş gibi şeyler diyerek okudum :) Cami'nin ev arkadaşı Reagen ile ilişkisi güzeldi. Bardaki çalışma arkadaşlarıyla dayanışma içinde olmaları aile gibi kenetlenmeleri güzel düşünülmüş bence. Ordan ayrı bir seri çıkar o derece karakter vardı barda. Olive ile olan sahneleri çok beğendim. Hele konuşması yok mu? Olive, Cami'nin Trent'e değişik bir bakış açısıyla bakmasını sağladı.

Serinin devamını aşırı meraklı şekilde beklerken size diyebileceğim tek şey bu kitabın sonunda şok olup kaldığımdır. Cami'nin kararsızlığı ve saçma sapan hareketlerinin esaslı bir sebebi olduğunu öğreniyorsunuz ve hiç beklemediğiniz bir şey bu. Durumu iğrenç bulsam da kurgu için yazarı tebrik etmem lazım. Redaksiyon anlamında bakacak olursak da kötü değildi, tek tük hatalar mevcut ama okuma keyfini kaçırmıyor. Kapak için tek diyebileceğim çok uyumlu. Tavus kuşu tüyü ne alaka diyenler varsa okurken nedenini anlayacaklar. Ayracı da söylemeden geçmeyeyim. Benim hoşuma giden bir ayraçtı. Kapağa ve içeriğe uygun.

Rehine - Sümeyye Akarçay / Yorum


Rehine'yi ancak yazma fırsatı buldum. Biraz garip olcak ama seride farklı karakterler anlatıldığından sıkıntı olmuyor. Yine de Rehine'nin yazısını önce yayınlamak isterdim. 

Esma Hazne, 20 yaşında, sosyetenin meşhur Asi Gül'ü, varlıklı ve üniversiteye giden bir kız. Holding ile ilgili bir mesele nedeniyle okuldan kaçırılır. Kendisine misafir gibi davranılsa da sakince oturmak ona göre değildir. Kaçış denemesinde ayağını sakatladığında çaresizce beklemekten başka çaresi yoktur. Onu kaçırtan Baran ile aralarındaki çekim ise zamanla artmaktadır. Peki bu işin sonu ne olacaktır?

Baran Gökdağ, 30 yaşında, yakışıklı, zengin bir adam. Ailesinden geriye sadece kardeşi Betül kalmış. Bu yüzden de aralarında kuvvetli bir bağ var. Vefa borcunu ödeme amacıyla Esma'yı kaçırtmıştır. Esma'yı o da herkes gibi sosyete kızı olarak tanımaktadır. Ancak geldiği zamanki davranışları öyle olmadığını gösterir. Peki rehine'sine karşı hissettiği bu şey nedir? 

Esma ve Baran'ın zor başlayan ve zor ilerleyen bir ilişkisi var. Rehinesine aşık olan Baran ve kaçıranına aşık olan Esma hem de o güne kadar kimseyi sevmemiş, bol bol can yakmış olan Esma... Betül, Burak, Okan, Tolga bunlar hikayeyi hareketlendirmiş. 

Hikaye güzeldi. Bildiğiniz üzere Sümeyye Akarçay, amatör yazarların ilklerinden biri. Kitabı okurken bu çerçeveden bakmam gerektiğini düşündüm. Redaksiyon kötüydü ama bildiğim kadarıyla yeni baskı Optimum'dan çıkacak. Sanırım yeni baskıyla bu sorun çözülür. Şimdilik benden bu kadar. Mutlu günler.

Oriflame The One Colour Impact Krem Göz Farı


Oriflame The One koleksiyonunun Colour Impact Krem Göz Farları ile karşınızdayım. Bende mevcut olan 3 renkten bahsedeceğim. Üstteki görseldeki farların renkleri soldan sağa Deep Indigo, Rose Gold ve Petroleum Shine. 


Çekimler flaşsız. Görsel tam renkleri yansıtıyor. Krem far olduğundan sürüş kolay. Makyaj için fazla zaman ayıramayanlar varsa veya pratik ürün arıyorsanız bu krem farlar el ile de rahat sürülebiliyor. Yine de ben her zaman fırçayı tercih ediyorum :) Renkler gördüğünüz gibi hafif. Görsellerde tek kat uyguladım. Dilerseniz daha yoğun renkler için çift kat sürebilirsiniz.



Deep Indigo koyu bir mavi, Rose Gold, pembeyle ten rengi arasında çok hafif ve hoş bir renk ve Petroleum Shine, grimsi bir siyah. Benim bu farlarda sevdiğim abartısız renkleri oldu. Doğal bir görünümleri var ve hafif ışıltı veriyorlar.  Dağılma ya da bulaşma gibi bir şey olmadı bende. Günlük kullanım için rahatlıkla tercih edilebilir.

Oriflame hakkında her şeye www.orikatalog.com sitesinden ulaşabilir, ürün siparişi verebilir veya üye olabilirsiniz. 

Mevsim Hep Sonbahar - Parinoush Saniee / Yorum


Orijinal İsim: The Book of Fate
Yazar: Parinoush Saniee
Yayınevi: Martı Yayınları
Çevirmen: Güneş Demirel
Sayfa: 544
Baskı Yılı: 2014

Masume, ailesiyle yaşadığı Kum'dan Tahran'a göç ediyor. Binbir çaba ve babasının desteğiyle liseye gitmeye başlıyor. 3 erkek, 1 kız kardeşi var. 1 tane kız kardeşi ise ölmüş. Babası onu diğer çocuklarından ayrı seviyor ve bu durum erkek çocukların hoşuna gitmiyor. Her gün okula giderken eczacı kalfası Sait ile bakışıyorlar ve bir gün Sait aşkını anlatan bir mektup gönderiyor. Mektup ailesinin eline geçtiğinde okul hayatı da bitiyor ve henüz 16 yaşında hiç sevmediği biriyle evlendiriliyor. Okul arkadaşı olan Pervane ile de görüşmesi kesiliyor.

Bu küçük kızın hikayesi daima hüzünlü, daima sonbahar hatta kış bile denebilir. Bu açıdan kitap ismi hakkını veriyor. 16 yaşındayken evlendirildiği Hamit ona iyi davranıyor, saygı duyuyor, kendini geliştirmesi için öğütler veriyor. Ancak devrimci grubuyla o kadar meşgul ki ailesini daima ihmal ediyor. Başları beladan hiç kurtulmuyor bu devrim merakı yüzünden. 3 çocukları oluyor. İkisi erkek biri kız. Çocuklarıyla hayatına devam ediyor. Onlar için çabalıyor. 

O kadar ironik şeyler var ki bu romanda. Bu savaşçı kadın, kocası devrimci olduğundan işinden kovuluyor. İran Devrimi'ne kadar onu baştacı yapanlar devrim sonrası 180 derece dönüyor. Oysa ki onun hiçbir siyasi görüşü yok. Bu işlerle hiç alakası yok. Oğlu kısa süreliğine tutuklandığında ayrı damga yiyiyor, kocası asıldığında ayrı damga. Küçük oğlu orduya katılıp savaşta gazi olduğunda ise ondan kıymetlisi olmuyor.

 Fikirleri uç noktalarda yaşayıp savunduğumuzda başkalarına zarar veriyor olmayı çok iyi anlatmış yazar. Kalemini sevdim. Evet kasvetli, hüzünlü bir romandı, okudukça içim acıdı gözlerim doldu ama İran gerçekleri gibi bir şey de var ne yazık ki. İran'da yasaklıymış bu arada roman. Kapağını ben içeriğe yakıştırdım. Sindirerek okunması gerektiğini de yazmadan geçmeyeyim. Ağır bir roman. Hazmetmesi kolay olmuyor. Biraz bile ilginizi çektiyse bu romana bir şans verin.

Beni Yarına Bırakma - Burçin Çelik / Yorum


Herkese merhaba

Can Kırıkları adıyla Wattpad'te yayınlanan ve Postiga Yayınları tarafından Beni Yarına Bırakma adıyla basılan bu roman zorlu yollardan geçerek sürekli sınanan bir çiftin - Selma ve Selim'in - hikayesini anlatıyor.

Selma, Selim ile tanıştığında 21 yaşında bir mimarlık öğrencisi. İzmir kökenli ancak İstanbul'da okuyor. Annesi'nin isteğiyle staj için Selim'in şirkete görüşmeye gidiyor ve Selim'i gördüğü anda onunla ilk karşılaşması olmadığını fark ediyor. Ah o ilk tanışma. Yanlış zaman yanlış insan'ın tanımı gibi bu ikili :) Selma hırçın bir kadın. Hayır dediği şeyi evet yapmak pek mümkün değil.

Selim, Selma ile tanıştığında 34 yaşında, şirketi  sahibi, varlıklı bir adam. Ailesinin isteğiyle yaptığı mutsuz ve özgür bir evliliği var. Zaten aşka da inanmıyor. Tabii ki hayatına Selma dahil olduğunda işler değişiyor, her şey karmakarışık bir hal alıyor. Yasak olanın çekmesinden çok başka bir şey bu... 

2007/2008 - 2012/2013 yıllarını konu edinmiş bir roman bu. Selma ve Selim'in tanışması 2007 yılında oluyor. Birdaha da kopamıyor bu inatçı çiftimiz :) Roman 2007'den bir bölüm anlatıp 2012'ye geçiyor. Kısa bölümler şeklinde yazılmış ama kopukluk olmuyor. Yani 2007'ye geri döndüğünüzde en son hangi olay vardı bu yılda gibi bir şey olmuyor, dediğim gibi bölümler kısa. Anlatım sade değil ama ağdalı da değil. Sıkılmadan akışa kaptırıyorsunuz kendinizi. 

Selma'nın hayatı acabalarla dolu. Sevgisiz bir anne, bebekken onları bırakıp giden baba, hep eksiklik hissederek büyümüş ve sevgiye muhtaç. Çocukluğunu acabalarla geçirdiğini söyleyebilirim. Hep acı çekmiş, hep sınanmış. Selim hayatına dahil olduğunda da bu daha zorlu bir şekilde devam ediyor. Hep sınanıyorlar. 

Kapağa gelirsek, konuyla birebir örtüşen bir kapak ve çok şeker değil mi? Kırmızı aşkın rengi ve azıcık spoiler olacak ama romanda bebekli bölümler fazlasıyla mevcut. Redaksiyona gelecek olursam oldukça iyi, zaten iyi olması için birden fazla kişi okuma yaptı. 

Biliyorsunuz bir tur grubuna dahilim. İşte bu tur sayesinde tanıştığım arkadaşlarımdan biri Burçin. İkimiz aynı ay dahil olduk ekibe. Böyle olunca yazarken biraz zorlandım. Şurasını unutmayayım, burasını atlamayayım derken spoiler vermeden bitirmeye çalıştım. Arada birkaç şey kaçmış olabilir tabi. Burçin'e bir kez daha ilk kitabında başarılar ve bol bol  baskılar dilerim. İlk yorumu yapmanın ayrı bir heyecanı var. Kendisine objektif olacağıma dair söz vermiştim. Zaten objektif olmayacak bir durum yokmuş. Okuyanlar bana hak verecek. Şimdilik benden bu kadar. Siz siz olun sevdiğinizi yarına bırakmayın, sahip çıkın.

China Glaze 3D Eye Candy / Love Marilyn - 1049


China Glaze, simli ve 3 boyutlu Eye Candy serisi 1049 numaralı Love Marilyn ile karşınızdayım. Tatlı mı tatlı bir kırmızı bu. Ben tek kat kullandım. Sim oje zaten. Sürüldüğünde pırıltılı çok hoş bir görünüm elde ediliyor.



Fotoğraflar flaşsız çekim. Tam rengi verdiğini düşündüğümden flaşlı çekim yapmadım. Sürüşü rahat, hızlı kuruyor. Çıkarma aşamasında malum simli ojeler biraz sorunlu oluyor. Ben oje temizleme mendili kullandım. Mendilleri biraz tırnakta bekleterek sildim. Herhangi bir sorun yaşamadım. Tek elde 2 mendil yeterli oldu :) Benden bu kadar. Mutlu günler :)

Evrenin Ötesi - Beth Revis / Yorum (Evrenin Ötesi #1)


Orijinal İsim: Across the Universe
Yazar: Beth Revis
Yayınevi: Olimpos Yayınları
Çevirmen: Ayça Sağlam
Sayfa: 408
Baskı Yılı: 2011

Amerika'dan Centauri - Dünya isimli gezegenin yaşanabilir olduğunu anlayıp oraya yerleşmek için gidecek bir gemi yani Godspeed ve 100 dondurulmuş yolcu. Bu yolcular önemli mevkilerde çalışan kişiler 300 yıl sonra yeni gezegene inildiğinde orda düzeni kurmakla görevliler. 17 yaşındaki Amy hariç. O kayıt olan genetik uzmanı annesi ve savaş analizi uzmanı babasıyla gitmek istediği için o yolcuların içinde.

Gemide geçen yüzyıllarda bir salgın yaşanıyor ve Bilge-Çırak sistemine geçiliyor. O anki Çırak 16 yaşında ve gelecekteki Bilge olması için eğitiliyor. Bilge gemideki insanlardan ve dondurulmuşlardan sorumlu. Gemide dünyadakine benzer bir hayat kurulmuş. Her şey yapay tabii ki. Teknoloji üst düzeyde kullanılıyor. 

İnmelerine 50 yıl kala Çırak herkesten saklanan donma katını keşfeder ve donmuşların içinde kızıl saçlı, çilli kıza - Amy'ye - hayran kalır. O günden sonra başta Amy olmak üzere bazı kişilerin fişi çekilir veya canlandırılma tuşuna basılır. Çırak ve doktor erime aşamasında yakaladığı Amy'yi cam tabuttan boğulmadan çıkarır. Gemideki herkes birbirine benzediğinden ve Amy onlardan farklı olduğundan herkes ona ucube der. Bu süreçte onun en büyük destekçisi Çırak'tır ve Amy aralarında oluşan çekimi de görmezden gelemez. Tek sorun 50 yıl önce uyandırılmış olmasıdır ve dondurulmuşları öldürmeye çalışan bir katil vardır.

Aşırı sürükleyici, temponun hiç inmediği, heyecanın bitmediği bir romandı. Bilge'nin despot yönetim şekli, Çırak'ın gözünü açma süreci ve hissiz olarak yaşayan gemideki insanları normalleştirme çabaları yaratıcıydı. Harley'nin romana ayrı bir tat kattığını düşünmekteyim. Dünyayı hiç görmemiş biri için yaptığı dünya tabloları çok iyi düşünülmüştü. Gizemli Orion'ın gizemi neyse ki çözüldü. Aklımda binbir soruyla bitirdim romanı. En merak ettiğim ise Amy ve Çırak'ın insanları normalleştirme sürecinde aralarında neler olacağıydı.  

NOT 1: Görsel anlaşıldığı üzere özlediğimiz yaza ait :) Seriyi tamamlamadan yazmak istemediğim için biraz beklettim yazıyı. Serinin diğer kitapları da kısa aralıklarla burada olacak. 

NOT 2: Baskısı tükenmiş olsa da bazı internet sitelerinde bulmak mümkün. Son olarak Bursa'da Heykel BKM'de 7.50 tl'ye satıldığını gördüm. İlgililere duyurulur :)

ARKA KAPAK

Amy'nin genetik uzmanı annesi ve savaş analizi uzmanı babası yeni bir gezegende insanlığın ilk tohumlarını atmak ve yaşam şartlarını uygun hale getirebilmek üzere Finansal Kaynak Borsası tarafından işe alınır. Yeni gezegene varmak 300 yıl süreceği ve Amy sadece on yedi yaşında olduğu için özel bir izin ile o da bu yolculukta ailesine katılır. 

Kendilerinin de aralarında bulunduğu 100 kişilik bilim insanı ve savaş uzmanı dondurularak geminin kargo bölümüne 300 yıl sonra yeni gezegene iniş yapıldığında uyandırılmak üzere yerleştirilir. Ama yüzlerce yıl sürecek olan bu yolculuk için evet demeden önce Amy'nin 50 yıl erken uyandırılacağından haberi yoktu... Üstelik kendi kurallarıyla yaşayan cesur yeni bir dünyaya gözlerini açmayı hiç ummamıştı.

Belalı Düğün - Jamie McGuire / Yorum (Beautiful #2.5)


Orijinal İsim: A Beautiful Wedding
Yazar: Jamie McGuire
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Çevirmen: Boran Evren
Sayfa: 152
Baskı Yılı: 2014

Belalı Düğün bir novella yani kısa roman. Tatlı Bela ve Ayaklı Bela'dan sonra okumanızı öneririm. Çünkü bu ikilinin evlilik öncesi ve sonrasını anlatıyor.

Kötü olaylar ile başladı ama devamı eğlenceli idi. Ne yalan söyleyeyim Travis'i okumayı özlemişim. Bilen bilir "Güvercin" dendi mi akla Travis Maddox gelir. Adam bileğine güvercin dövmesi yaptıracak kadar seviyor. Gerçi evlilik sonrası Abby'nin yaptığı çılgınlığında ondan aşağı kalır yanı yok. 

Düğünün sebepleri derinlemesine anlatılmamış. Kısa kısa bahsedip geçilmiş. Eğlence yönüne ağırlık verilmiş. Çok kısa geldi bana. Birkaç saat sürdü bitirmek zaten. Kişisel fikrim yazılmasaydı da olurdu şeklinde. Kapağı çok hoş ancak ayraç hoşluğuna rağmen aşırı büyük geldi bana. Seriyi sevdiğim için bunu da okumasam olmazdı. Yazarın kalemini zaten seviyorum. Travis'i okumayı da öyle :)

ARKA KAPAK

Abby Abernathy beklenmedik bir şekilde Bayan Maddox olmuştu. Abby ve Travis'in bir anda ortadan kaybolarak, Vegas'ta evlenmeleri hakkındaki her şey bir sırdı… 

Şimdiye kadar Abby neden Travis'e bir anda evlenme teklif etmişti? Düğünden önce neler yaşanmıştı? Bütün bunları başka kim biliyordu? Ve en önemlisi Travis ve Abby için gerçekten bir mutlu son var mıydı? Tatlı Bela ve Ayaklı Bela hayranlarının tüm soruları bu kitapta cevaplanıyor!

Duvarların Dili Olsa - Alice Clayton / Yorum (Cocktail #1)


Orijinal İsim: Wallbanger
Yazar: Alice Clayton
Yayınevi: Dex Plus
Çevirmen: İpek Zeynep Esen
Sayfa: 408
Baskı Yılı: 2014

Caroline yani "Pembe Gecelikli Kız" ile Simon yani "Duvardelen"in hikayesini okuyoruz. Caroline uzun zamandır hayatına kimse girmemiş, iç mimar olarak çalışan ve birbirinden deli dolu iki arkadaşa sahip (Mimi ve Sophia) bir kızdır. Patronunun evine geçici olarak taşındığında ilk gece uykusundan garip sesler duyarak uyanır ve üstüne üstlük raftan kafasına resim düşer. Duvarlardan gelen sesler komşusunu merak etmesini sağlar. Böylece uykusuz geceler başlar onun için. Ta ki bir gece dayanamayacak noktaya gelene kadar. Pembe geceliğine aldırmadan komşusunun kapısını çalar ve meşhur Duvardelen Simon ile tanışır. Tabii hoş bir tanışmadan bahsetmiyoruz :)

Simon, fotoğrafçıdır. İş için sıkça şehir/yurt dışına çıkmaktadır. İlişkilerin adamı değil kendisi. Caroline tarafından Şaplakçı, Miss Pisi, Bayan Kikirdek ismini alan bayanlarla özgür bir ilişkisi var Simon'un. Arkadaşlarının ev partisinde karşılaşana kadar ikisi için her şey kolaydır ama bu parti bir şeyleri değiştirmeye başlar.

Kitabı Clive'in düşünceleri ile bitirmeleri hoşuma gitti. Farklılık katmış. Caroline'ın kabaklı ekmekleri Simon'un bu ekmeklere bayılması gibi bazı ayrıntılar hoşuma gitti. Ama genel olarak benden yüksek puan alamadı. Fazlasıyla abartı bir roman olduğunu düşünüyorum. Evet eğlenceli ama eğlenceli yapılmaya çalışırken saflığını kaybetmiş, zorlamaya girmiş gibi. Saçma bulduğum yerlerin yanısıra kahkaha attığım, çok eğlendiğim bölümler de oldu. Eğlenceli romanları sevenler bir şans verebilir.

ARKA KAPAK

Bazen duvarlar o kadar incedir ki tutku aradan sızıverir.
"Ah, tanrım."
Tak.
"Ah, aaahhh."
Tak tak.
Neler oluy...
"Oh, aahh, çok iyi!"


Caroline, San Francisco'daki yeni dairesinde ilk uykusundan işteböyle uyandı. Çapkın komşusunun adeta küçük bir haremi vardı. Her gece başka bir kadınla, Caroline'ın yatak başındaki tabloyu kafasına düşürecek kadar hızla duvarları gümbürdetiyordu. Hatta Caroline'ın kedisi Clive bile bu seslere kayıtsız kalamamış, düz duvara tırmanmaya başlamıştı. Artık uyku haramdı. Kapı deliğinde nöbet tutmasına rağmen bu gizemli adamın neye benzediğini bir türlü göremiyor, meraktan ve sinirden çıldırıyordu. En sonunda, bir gece, bu tantanaya daha fazla dayanamayıp hışımla adamın kapısını çaldı. İlk görüşte aşk, hiç bu kadar eğlenceli, komik ve tutkulu yazılmamıştı…

Bir Gün / David Nicholls - Yorum


Dexter ve Emma mezuniyet balosunun gecesi karmaşık bir şey yaşarlar. İlk anda farkında değillerdir ama kader onları birbirine bağlamıştır. Emma, Dexter'a aşıktır. Dexter ise Emma'nın farkına hiç varmamıştır. O gece ikisi için yeni bir başlangıçtır aslında. Olay 15 Temmuz 1988'de geçer. Ve 1988'den sonraki her yıl 15 Temmuz'da ikisinin hayatından sunulan parçaları okuyacağız.

Em ve Dex'in yıllar geçtikçe dostlukları pekişmiştir. Bu süreçte ikisi de bambaşka hayatlar yaşarlar ama hiç kopmazlar. Emma, Paris'in bir yazar için olmazsa olmaz olduğunu söylemektedir ve yazmak için orada yaşamayı tercih etmiştir. Evlenen Dexter ise eşi tarafından aldatıldığını öğrendiğinde boşanıp soluğu Emma'nın yanında alır. Bir ilişkisi olan Emma, Dexter'ın gelişiyle neler yaşayacaktır? Bu kısma kadar biraz sıkılsanız bile sonrasındaki olaylar için okumaya değer diyorum. Sonunu hiç tahmin etmemiştim, onu da belirteyim.

Okuduktan sonra sıcağı sıcağına filmini de izledim. Duyguları güzel yansıtmışlar ama her zamanki gibi kitaptaki duygu tamamıyla yoktu.

Merakla aldığım romanlardan biriydi. Sonunda şok olduğumu kabul etmeliyim. Filmi izleyelim okumaya gerek yok diye düşünmeyin çünkü filmde olaylar yüzeysel işlenmiş.

Saklı Gül - Reyes Monforte / Yorum


Zehra 18. yaşını dolduracağı gün yaşadığı bölgenin lideri olan Sırp askerin eline düşer. Başına kötü olaylar gelir. Çevresinde felaketler yaşanır. O ise sevdiği adamı ve ablasını düşünerek avutur kendini. Ordan kurtulduktan sonra sevdiği çocukla yani Aleks ile İspanya'ya kaçar. Bu arada Zehra tecavüzcüsünden hamile olduğunu anlar, doğurmaya kararlıdır. Zamanla burda işler istediği gibi gitmemeye başlar ve Aleks zamanla kuzeninin etkisiyle değişir. Orada arkadaş ve iş edinmişken bazı olaylar sonucu başka bir yere göç etmek zorunda kalır. Arkadaşının ona verdiği adresteki vakfa gider ve burda hayatı değişir. Vakıftan sonraki süreç en can alıcı yerleri barındırıyor ama baştan sona bir insanın zor dayanabileceği olaylar okuyacaksınız. Bu yüzden hazırlıklı olun o psikolojiyi anlamak çok zor empati yapmaya korkabileceğiniz olaylar oluyor.

Bosna Savaşını konu alan bir başka roman daha okumuş oldum. Gerçek olayları anlatan bir roman. O olaylar birileri tarafından yaşanmış. Bunu bilmek ve okurken bunu anlamaya çalışmak bile yıpratıcı. Mükemmeldi diyebilirim. Meraktan uyutmayan bir romandı. Aralarda bazı boşluklar kaldı benim açımdan ama ben okuduklarım üstüne düşünmeyi sevdiğimden sanırım bu durum hoşuma gitti. Yaşanmış şeyler anlatan romanları okumayı seviyorsanız Saklı Gül tam size göre.

Gratis / Watsons Alışverişi


Geçen hafta Gratis 200. mağazasının açılışını muhteşem bir şekilde kutladı. %40 indirim vardı ki Gratis Kartı olanlar ek %10 luk indirimden de yararlandılar. Bu kadar indirim olacağını öğrenince indirimin ilk gününde Zafer Plaza Gratis şubesinde aldım soluğu. Neyse ki raflar doluydu. Rahat rahat alışveriş yaptım. Ürün ayrıntısına girmeyeceğim. Kullandıkça burdan yazacağım ürünleri :)


Watsons'ta ise geçen hafta bazı markalarda %30 - %40 gibi indirimler vardı. Ben Rimmel ve Maybelline'in %40 lık indirimini kaçırmadım. İşin aslı Maybelline'den aldığım ürünler, Gratis'te kalmamış olduğundan Watsons'tan alındı :) Rimmel'in rujlarını ise çok sevdiğimden her indirimde en az bir ürün alırım. Kate Moss rujlarını kesinlikle tavsiye ederim. 

Benim pek minik olmayan kozmetik alışverişim böyleydi. Şimdilik hoşça kalın. Mutlu akşamlar :)

Tünel - Tim Weaver / Yorum (David Raker #3)


Orijinal İsim: Vanished
Yazar: Tim Weaver
Yayınevi: Ephesus Yayınları
Çevirmen: Süreyya Çalıkoğlu
Sayfa: 464
Baskı Yılı: 2014

David Raker serisinin 3. romanı Tünel ile karşınızdayım. Seri birbirine bağlı değil. David Raker her romanda ayrı bir kaybı bulmaya çalışıyor. Ama tümünü okumanızı tavsiye ederim.

David Raker, dedektiflik yaparak kayıp insanları bulmaya kendini adamış bir adam. Eski gazeteci. 16 yıllık eşini kaybetmek onu oldukça etkilemiş. Komşusu Liz ile iyi giden bir ilişkisi var. Bir gün Julia Wren karşısına çıkıp 6 ay önce kaybolan kocasını bulmasını ister. Samuel Wren, metro istasyonundan sabah metroya biner ancak inişi kayıtlarda yer almaz. Sam'i bulmayı kabul eden David, bu süreçte neler neler yaşayacak okumadan anlaşılmaz :)

Tünel, benim için heyecanın hep üst düzeyde olduğu bir roman oldu. İlk önce kaçtı mı kaçırıldı mı derken bir anda kendimi adam hakkında bambaşka şeyler düşünürken buldum ve sonuçta hiçbir tahminim tutmadı :) Bambaşka bir şey çıktı. Olayların örülüşünü beğendim. Akıcılığı iyiydi. Yazarın fazlasıyla emek verdiği belli. Mantık hataları gibi şeylere rastlamadım. Redaksiyon anlamında da çok iyiydi.

Her şey gibi karakterler de yerli yerindeydi ve ben serinin sonraki kitabını dört gözle bekleyeceğim. Böyle bir roman okumaya ihtiyacım varmış. Mutlu pazarlar.

ARKA KAPAK

Milyonlarca Londralı için diğerlerinden farksız bir sabah.
Sam Wren için felaketin şafağı.
Samuel Wren, evden ayrıldıktan bir saat sonra metroya biner ve bir daha inmez. 
Tanık yoktur. Güvenlik kameralarından hiçbir şey anlaşılmıyordur. Olayın üzerinden altı ay geçmiş olmasına rağmen, Sam hâlâ kayıptır.
Sam'in eşi Julia çaresiz kalınca David Raker'a başvurur. Raker kayıp kişileri bulmasıyla ün salmıştır. Onların nasıl düşündüğünü anlayabiliyor ve kayıp insanlar söz konusu olduğunda, herkesin saklayacak bir şeyleri olduğunu biliyordur.
Ama bu olayda, sırlar kimsenin tahmin bile edemeyeceği kadar derinlere inmektedir.
Raker polisin bile ona yalan söylediğinden şüphelenirken, birileri onun her adımını takip ediyordur. Birileri o gün, o tünelde neler olup bittiğini biliyordur.
Birileri, Sam'in sırlarının o tünelden çıkmasını engellemek için her şeyini verecektir.

Şeytan ve Şair - John Underwood / Yorum


Orijinal İsim: The Shakespeare Chronicles
Yazar: John Underwood
Yayınevi: Arkadya Yayınları
Çevirmen: Çağla Dirice
Sayfa: 600
Baskı Yılı: 2012

Olay, gazeteci Jake Flaming'e gelen bir telefonla başlar. Desmond Lewis, yayınlayacağı kitabı eski arkadaşına okutmak istemektedir. New York havaalanında olduğunu Berkeley'e geleceğini söyler. Ancak birdaha kendisinden haber alınamaz. Jake bir şeylerin ters gittiğinden şüphelenir, bu işin peşini bırakmaz ve İngiltere'ye gider. Kızı Melissa Fleming araştırmalara dahil olduğunda katkısı sebebiyle süreç hızlanmaya başlar. Desmond Lewis'in arkadaşı Sunir Balsavar'da Fleminglere yardımcı olur. Bakalım istediklerini elde edebilecekler mi?

Okumaya başlarken bazı çekincelerim vardı. İlgi alanıma girmiyormuş hissi vermişti. Ancak başlamak yetiyor. İlk sayfadan daha içine çekiyor. Ara verdiğinizde merak içinde düşünüyorsunuz acaba devamı nasıl yazılmış olabilir diye. Hatta abartmadan söylüyorum bitince bile düşünmeye devam ediyorsunuz.

Sürekli aklınızda Shakespeare ile ilgili acaba mı sorusu oluyor. Bazı düşündürücü noktalar da yok değil. Örneğin anadilinde basılmamış. İlk İtalyanca basılmış ve çok satanlar listesinden uzun süre inmemiş. İngiltere ve Amerika'da basılmamış olması bahsedildiği gibi parasal kaygılardan dolayı mı dedirtiyor insana. Marlowe ile ilgili iddialar hiç de gerçek dışı gibi durmuyor. Kitap kurgu imiş ancak gösterilen belgeler gerçekmiş ve arşivlerden alınmış. Beni araştırmaya sevk etti, öğretici oldu.

İçimdeki Psikopat - James Fallon / YORUM


Orijinal İsim: The Psychopath Inside
Yazar: James Fallon
Çevirmen: Anıl Ceren Altunkanat
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Sayfa: 240
Baskı Yılı: 2014

James Fallon, 58 yaşında bir nörologtur. 2005 yılında yürüttüğü bir çalışma sırasında ailesiyle birlikte beyin taraması yaptırır. Sonuç kendisi için tam bir şoktur. James bir psikopatın beynine sahiptir. O yaşa kadar mutlu bir evlilik yaşamış, 3 çocuk sahibi olmuş, mesleğinde zirveye gelmiştir. Şiddete eğilimi olmayan, kendini oldukça normal hisseden bir adamdır. Aynı zamanda California Üniversitesi'nin kadrolu profesörüdür.

Haberi aldığında inanamadığından tekrar tarama yaptırır ancak sonuç aynıdır. James, gerçeği kabullenir ve araştırmalarına son hızla devam eder ve bu araştırmaların sonucundan bulduğu şeyler oldukça ilginçtir.

Bilimsel terimlerin ve beyin taramalarının görsellerinin yer aldığı yavaş okunması gereken bir kitaptı. Yazar kendi hikayesini anlatıyor. Tarama sonuçlarını aldıktan sonra olayla nasıl başa çıktığı, bu olayı nasıl bilim dahilinde çözümlediği gibi şeyler mevcut. İnanamayarak okuduğum bölümler oldu. Gerçekten mesleğine aşık bir adam James. Kendi derdini bile insanlığı aydınlatmak için kullanabilen birisi. Benim okuduğum ilginç kitaplar arasında yerini aldı İçimdeki Psikopat. Gerçek hayatları okumayı ve bilimsel yönü ağır basan kitapları sevenlere önerebilirim. Yeni yazılarda görüşmek üzere...

ARKA KAPAK

Bir nörolog olan James Fallon, bir gün ailesinin beyin taramalarının görüntülerini incelerken, karşılaştığı sonuçlardan birinin bir psikopata ait olduğundan şüphelendi.
Bu sonuçların kime ait olduğunu öğrendiğinde hayatında yeni ve tekinsiz bir sayfa açıldı, çünkü tarama sonuçları kendisine aitti.
Fallon hayatı boyunca normal bir şekilde yaşamıştı. Mutlu bir aile hayatı vardı ve işinde başarılı bir bilim insanıydı. Ve şaşırtıcı gerçeği öğrendiği o gün, kendisini sorgulamaya başladı.

İçimdeki Psikopat, James Fallon'un kendisiyle ilgili bu keşfenasıl tepki verdiğinin hem bilimsel hem de sürükleyici öyküsünü anlatıyor.Kendi deneyimini bilimsel birikimiyle birleştiren Fallon, beynimizin karanlık tarafına yaptığı yolculuğa hepimizi davet ediyor.

Kör Talih - Müjde Aklanoğlu / YORUM (Talih #1)


Orijinal İsim: Kör Talih
Yazar: Müjde Aklanoğlu
Yayınevi: Parola Yayınları
Sayfa: 720
Baskı Yılı: 2014

Hazal Atmaca, 21 yaşında, mimarlık okumaktadır. Orta halli bir ailesi vardır. Bir yakını vasıtasıyla çalışmak için gittiği şirkette Arda ile çarpıştığında hayatı da değişmiştir. Okuluyla ilgili bir iş olmasa da Arda'nın teklifini kabul eder. Tempolu işine alışmıştır alışmasına ama bu yakışıklı adamın çekimine kapılmaktan alamamıştır kendini. Hem de Hazal'ın tabiriyle aralarında dağlar kadar fark varken.

Arda Mertoğlu, 33 yaşında, ailesini ve gözlerini bir patlamada kaybetmiş. Zengin bir adam. Babasından ona kalan holdingi yönetiyor. Ortağı Timur onun hem çocukluk arkadaşı hem de en yakın arkadaşı. Yılların çapkını Arda, Hazal ile tanışınca ona kişisel asistanı olmayı teklif eder. Hiç kimseye güvenmeyen bu adamın davranışları hiç kimseye mantıklı gelmese de o içindeki sesi dinleyip Hazal'a güvenmeyi seçer.

Kör Talih, bildiğiniz üzere Talih serisinin ilk kitabı. Öyle bir yerde bitiyor ki nasıl yani olamaz, burda bitemez derken buluyorsunuz kendinizi. O yüzden ikinci kitap ne kadar hızlı çıkarsa o kadar iyi. Kör Talih'in yazımında süslü bir anlatım kullanılmış. Zaman zaman sıkıntılı cümlelere denk geldim. 720 sayfalık bir romandan bahsediyoruz. Az da olsa konu dağılabiliyor, kopukluk yaşanabiliyor. Ama genel olarak bakacak olursak eğlenceli bir tarzda yazılmış. Kahkaha atabileceğiniz bölümler de mevcut. Gülümseyerek okunacak bir roman. İkinci kitap neler anlatacak merak konusu. Bekleyelim görelim o zaman :)

ARKA KAPAK

Büyük holdinglerin karizmatik başkanı, sınırsız servetin despot sahibi: Arda Mertoğlu! Topluma mal olmuş eşsiz bir Ceo, kadınların yüreğine taht kurmuş pervasız bir kral, çalışanlarının iyilik timsali sert görünümlü müsamahasız patronu...

Ama işler hiç ummadığı anda tersine döndü! Ufacık bir kız; es kaza hayatına sürpriz bir giriş yaptı, yaşamının tüm merkezine bir kraliçe idamesinde izinsizce oturarak, yüreğindeki yasak toprakları savaşmadan teslim aldı. Ve tüm dengeler altüst olurken, terazinin kantarı kaçtı. Evet, Arda patavatsız oldu, Hazal düşünceli… 

Arda milyarla banyo yapıyordu; Hazal babası para vermezse meteliğe kurşun değil, kurusıkı bile atamıyordu. Asiydi ama gurursuz değil… Tamam, mahalle arası, edep yuvası, her çetrefilli işin olduğu arka mahalle bir ortamda büyümüş, ünlüleri televizyonda görüp, beyaz atlı prensle ilgili hayaller bile kurmamıştı. Keza asosyal hayatında, masalların gerçekleşmeyeceğini bilen ender genç kızlardandı.

Okulunun birincisi, babasının şamar oğlanı, abisinin bezelye beyinlisi, annesinin biricik kuzusu, ailenin dil yumağı, asi bebeciği…

Çirkin ördek yavrusu: Hazal…
O, daracık kaderin çemberinden inadına geçmek isteyince, isteklerinin arasında sıkışıp kalarak, Kör bir Talih'e denk geldi!


Balköpüğü Bursa'da Etkinlik Sponsorları

19 Ekim'de Balköpüğü Bursa'da etkinliğine katılmıştım. Etkinlik yazısını yazmıştım daha önce. Şimdi sponsorlardan bahsedeceğim. Bakalım neler varmış.


Note Cosmetics, bildiğiniz üzere Türk firması. merak ettiğim ürünlerden oluşan bir paket hazırlamışlar. Denedikçe yazılarını yazacağım.


Mumyak, bizlere mis kokulu mumlar,
HC Hair Care'den benim payıma severek kullandığım Ovex düştü :)


Kozmobio, denememiz için doğal içerikli bir sabun yollamış. Yeni bir siteyle ve yeni bir markayla tanışmış olduk böylece.
Dermadolin, merak ettiğim ürünlerden biri olan Ceradolin losyondan göndermiş. Kullanıp ürünü yazmayı planlıyorum.


Parfüm Evi, mis kokulu parfümlerini deneyelim istemiş.


Otacı, sabun ile birlikte efsane el kreminden göndermiş. Sonbahar-kış aylarında en çok kullandığım ürünlerden biri.
Hüsnadan, keçeden bardak altlıkları hazırlamış. Çok şirinler değil mi?


Dermokil, o gün bizimleydi. Stand kurdular ve isteyen herkese cilt bakımı yaptılar. Bizler için böyle bir paket hazırlamışlar.


Aynı zamanda mekan sponsorumuz olan Pakmaya, bizlere böyle güzel paketler hazırlamış. Afiyetle yenecek hepsi :)


Koroplast ürünlerini zaten çoğumuz kullanıyoruz. Bizleri düşünüp böyle güzel bir paket hazırlamaları da bizi mutlu etti. 


Kalbe Takılanlar'ın kurabiyesi ve ayracı çok şekerdi.
Sevimli Tatlar, bu minik kavanozları etkinlik için hazırlamış.


Aspire, 200 kalori yaktıran bu içecek için teşekkürler :)


Work Wonders, mis kokulu taşlar hazırlamış. Kokusuna bayıldım :) 


Zarafetli, kalpli sabunlar hazırlamış.
Özlem Sabun, çikolata görünümünde sabunlar hazırlamış.


Nideno, ahşap kapaklı defterlerinden tasarlamış. Kendi tasarımınızı da yapabiliyorsunuz. Bununla ilgili daha önce bir yazı yazmıştım zaten. Tasarım defterlere facebook sayfalarından bakabilirsiniz.


Kent Kitap, roman için teşekkürler. 


Candia'dan gelen havlu çok şirin değil mi? Ben şahsen çok beğendim. 


Bambum, meşhur bıçaklarından yollamış. Türkiye'de bir ilk olan bu bıçaklar sebze-meyvelerin vitamin değerlerinin düşmesini engelliyor. 


Artebella, hamarat olan hanımları da düşünmüş ve bize bu güzel hobi setlerini yollamış. En kısa sürede deneyeceğim.


Geldik çekilişten kazandığım sürpriz hediyeye. Kliksa.com Twister.

Tüm sponsorlara hediyeleri için teşekkür ederim.